• İVRİNDİ 02 NOLU BÜYÜKYENİCE AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ TEMİZLİK TALİMATI


    Amaç  :
     Bu prosedürün amacı Aile Sağlığı Merkezinin (ASM) genel temizlik esaslarını belirlemek, görev ve sorumlulukları tanımlayarak; temizliği sağlamak, enfeksiyon riskini en aza indirmektir.
    Kapsam         :
    Bu Prosedür ASM ’deki temizlik hizmetlerini kapsar.
    Sorumlar:
    Aile hekimi , Aile Sağlığı Elemanı, Tıbbi Sekreter, Temizlik Personeli.
     
                   TEMEL İLKELER
    1.Temizlik, temizden kirliye doğru yapılır.
    2.Temizlik malzemeleri her bölüm için farklıdır.
    3.Temizlik, hareketlilik başlamadan önce yapılır.    
    4.Temizlik solüsyonu temizlenen bölgenin risk durumuna göre hazırlanır.
    5.Temizlenecek alana göre kova ve bez rengi belirlenir.
    6.Temizlik bitiminde malzemeler uygun şekilde yıkanıp kurutulur.
    7.Temizlik malzemeleri kova içinde ve ıslak bırakılmaz.
    8.Temizlik maddeleri ve dezenfektanlar birbiri ile karıştırılmaz.
    9.Tuvaletler en son temizlenir.
    10.Kuru süpürme, silkeleme yapılmaz.
    11.Temizlik/dezenfektan çözeltileri aşırı kirlendiğinde değiştirilmelidir.
     
    ODALARININ TEMİZLİĞİ
    •                     Odadaki çöpler uygun şekilde toplanmalıdır.
    •                     Çöp kovaları yıkanıp kurulanmalı ve siyah poşet geçirilmelidir.
    •                     Temizlikte su ve sabun(temizlik deterjanı) kullanılmalıdır.
    •                     Lavabolar günlük olarak klorlu toz ovma temizlik maddesi ile temizlenmelidir.
    •                     Pencere kenarlarının tozu günlük alınmalıdır.
    •                     Her gün kapı çevresi ve kapı tokmağı silinmelidir.
    •                     Oda temizliği ile ilgili yapılan işlemler toz kaldırmadan yapılmalıdır.
    •                     Oda zeminindeki kaba kirler faraş veya çekecek ile temizlenmeli, kesinlikle fırça kullanılmamalıdır.
    TUVALET TEMİZLİĞİ
    •                     Önce sifon çekilmelidir.
    •                     Klozet içerisi veya alaturka tuvalet toz deterjan dökülerek tuvalet fırçası ile fırçalanmalıdır.
    •                     Klozet çevresi ayrı bir temizlik bezi ile silinmelidir.
    •                     Silme işlemi bittiğinde durulama yapılmalıdır.
    •                     Tuvalet ve banyo kapıları her gün silinmelidir.
    •                     Musluklar her gün %10’luk çamaşır suyu ile silinmeli ve durulanmalıdır.
    •                     Çöp kovalarının kapakları her gün %10’luk çamaşır suyu ile silinmelidir.
    •                     Tuvalet temizliğinde kesinlikle dezenfektan kullanılmamalıdır.
    •                     Tuvalet zemini en son temizlenmelidir.
    •                     Tuvalet temizliğinde kullanılan temizlik malzemeleri başka amaçla kesinlikle kullanılmamalıdır.
     
     ZEMİN VE KORİDOR TEMİZLİĞİ
    •                     Koridorlar ayrı paspasla, deterjanlı su ile temizlenmeli ve kurulanmalıdır.
    •                     Bu alanların temizliğinde dezenfektan kesinlikle kullanılmamalıdır.
    •                     Çünkü dirençli mikroorganizmaların gelişmesine ve önemli bir ekonomik kayba neden olur.
    GÜNLÜK TEMİZLİK ALANLARI
    •                     Odalar
    •                     Etajerler.
    •                     Pencere önleri.
    •                     Tuvaletler, banyolar, lavabolar, musluklar.
    •                     Koridor.
    •                     Merdiven ve parmaklıklar.
    •                     Personel odaları.
    •                     Kapı kolları, elektrik düğmeleri, telefon.
    HAFTALIK TEMİZLİK ALANLARI
    •                     Dolaplar
    •                     Karyola alt demiri.
    •                     Oda lambaları.
    •                     Kapılar
    AYLIK TEMİZLİK ALANLARI
    •                     Duvarlar
    •                     Pencereler
    3 AYLIK TEMİZLİK ALANLARI
    •                     Perdeler
     
    KRİTİK BÖLGE
    ·         Müdahale-müşahede
    ·         Bebek aşılama odası
    ·         Bebek emzirme
    ·         Aile planlaması
     
          Yüzey Temizliği; Önce deterjanlı ve sabunlu su ile sonra % 10’luk çamaşır suyu ile silinir.
          Yatak - Etajer Temizliği; Önce deterjanlı ve sabunlu su ile sonra % 10’luk çamaşır suyu ile silinir.
          Lavabo-Tuvalet Temizliği; klorlu mekanik temizleyici ile ovularak fırçalanır ve bol su ile durulanır.
     
    YARI KRİTİK BÖLGE
    •                     Laboratuvar
    •                     Kan Alma Ünitesi
    •                     Müdahale-müşahede odası
     
     
    Yüzey Temizliği; Deterjanlı su ile temizlik talimatına uygun silinir.
     Yatak- Etajer Temizliği; Deterjanlı su ile temizlik talimatına uygun silinir.
      Lavabo-Tuvalet Temizliği; Klorlu mekanik temizleyici ile ovularak fırçalanır ve bol su ile durulanır.
     
    KRİTİK OLMAYAN BÖLGE
    ·               İdari sekretarya
    ·               Poliklinikler
      Yüzey Temizliği; Deterjanlı su ile temizlik talimatına uygun silinir.
       Lavabo-Tuvalet Temizliği; Klorlu mekanik temizleyici ile ovularak fırçalanır ve bol su ile durulanır.
     
    TEMİZLİK BEZLERİNİN RENK KODLARI
     
    SARI BEZ: laboratuar
    MAVİ BEZ: Tuvalet, banyo, lavabo.
    PEMBE BEZ: Doktor ve ebe ofisleri, poliklinik odaları, sekretarya
    YEŞİL BEZ: Tıbbi Aletler
     
    DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR
     
    ü    ASM ortamı herhangi bir hasta çıktısı ( kan, kusmuk, idrar, gaita, dren akıntısı) veya tıbbi atık poşetinden sızıntı ile kirlendiği takdirde, önce kağıt havlu ile kabası alınacak, sonra üzerine % 10 çamaşır suyu dökülerek 15-20 dakika bekletilecek, daha sonra rutin temizlik yapılır.
    ü    Konsantre çamaşır suları, temizliğe başlaman hemen önce %10 oranında seyreltilir, daha önceden seyreltilerek bekletilmez.
    ü    Temizlik kovaları, temizlik sonrasında temizlenerek bırakılır, içinde su bekletilmez, paspaslar temizlendikten sonra asarak kurutulur.
    ü    Süpürme ve yatak takımı değiştirme işlemleri sırasında maske ve eldiven, diğer temizlik işlemlerinde eldiven giyilmesi zorunludur.
     
    Günlük Temizlik:
    Zemin süpürülür ve paspaslanır. Çöpler dökülür. Ofislerdeki telefon, bilgisayar, aksesuarlar, çelik ve ahşap dolaplar, masa, etajer gibi ağaç aksamlar, radyatörler, pencereler, duvarlardaki resim ve tablolar temizlenir. Klozet ve pisuvarlarda ağır kir, pas, kireç lekeleri ve üre taşı birikimlerini çözmek için tuz ruhu kullanılır. Suyun kirecinden kaynaklanan normal temizleyicilerin gideremediği kirlerin kireç sökücü kullanılır. Odaları, koridorlar, merdivenler, tuvalet, klozet, pisuvar gibi tüm yıkanabilir yüzeyler %10 Klor solüsyonu ile temizlenir.
     
    Haftalık Temizlik:
    Köşe ve kenar örümcek ağları temizlenir. Dolapların içleri temizlenir. İçlerinden alınan malzemelerde temizlenerek yerine konur.
     
    Aylık Temizlik:
    Ayda bir defa ilk Pazar günü bütün ASM zemini yıkanır. Oluşabilecek hamam böceği, sinek, fare ve benzeri hayvanlara karşı haşereye karşı etkili ama insanlara zarar vermeyen, kokusuz insektisitler ile ilaçlama yapılır. İç ve dış camlar silinir. 2 ayda bir oda duvar, tavan ve lambaları silinir. Perdeler yıkanır.
  • ÜNİTE İÇİ ATIK YÖNETİM PLANI


     1-GENEL BİLGİLER
     
                1.1.      ÜNİTENİN ADI                                           :BÜYÜKYENİCE ASM
     
                1.2.      ADRESİ                                                        :BÜYÜKYENİCE MH. ŞEHİTLER CD. N0 : 13/1 İVRİNDİ BALIKESİR
     
                1.3.      TELEFON NUMARASI                              :0266 463 52 14
     
                1.4.      FAKS NUMARASI                                      :
     
     
     
    2-İDARİ BİLGİLER
     
                2.1.      ÜNİTENİN BAĞLI OLDUĞU KURUM  :BALIKESİR HALK SAĞ. MÜD.
     
                2.2.      ÜNİTENİN TÜRÜ                                       : AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ
     
                2.3       YATAK SAYISI                                          :0
     
                2.4.      TIBBİ ATIKLAR SORUMLUSU               :İBRAHİM ÖZKAN
     
                2.5.      TIBBİ ATIKLAR SORUMLUSUNUN İRTİBAT TELEFONLARI       :0 266 463 52 14
     
     
     
    3-ATIK YÖNETİMİ
     
    3.1.ATIK MİNİMİZASYONU
    3.1.1. Evsel atıkların oluşumunun ve miktarının azaltılması amacı ile:
    1. 
    2. 
    3. 
    3.1. 
    3.1.1.1.Kaynağında atıkların cinsine göre ayrımın yapılabilmesi için uygun çöp kovası, çöp poşeti vb. kullanımının sağlanması,
    3.1.1.2.Evsel atıkların yönetmeliklere uygun şekilde toplanıp geçici depolanması için yer oluşturulması,
    3.1.1.3.Bina turu ile kaynağında atık minimizasyonu için görevli personelleri uyararak bilgi verilmesi,
    3.1.1.4.ASM çalışanlarının atık ve çöp üretimi, miktarı ve kaynağında ayrımının sağlanması için eğitim verilmesi,
    3.1.2. Ambalaj atıkların oluşumunun ve miktarının azaltılması amacı ile:
    1. 
    2. 
    3. 
    3.1. 
    3.2. 
    3.1.2.1.Kaynağında atıkların cinsine göre ayrımın yapılabilmesi için uygun ambalaj atığı aparatının, mavi renkli çöp poşeti vb. kullanımının sağlanması,
    3.1.2.2.Ambalaj atıklarının toplanması ve geçici depolanması için uygun yer belirlenmesi,
    3.1.2.3.Bina türü ile kaynağında atık minimizasyonu için görevli personelleri uyararak bilgi verilmesi,
    3.1.2.4.Hastane çalışanlarının atık ve çöp üretimi, miktarı ve kaynağında ayrımının sağlanması için eğitim verilmesi,
    3.1.3. Tıbbi atıkların oluşumunun ve miktarının azaltılması amacı ile:
    1. 
    2. 
    3. 
    3.1. 
    3.2. 
    3.3. 
    3.1.3.1.Kaynağında atıkların cinsine göre ayrımın yapılabilmesi için Tıbbi atıkların Kontrolü Yönetmeliğine uygun çöp kovası ve aynı yönetmeliğe uygun biyotehlike amblemi olan kırmızı renkli çöp poşeti vb. kullanımının sağlanması,
    3.1.3.2.Tıbbi atıklarının yönetmeliğe uygun şekilde toplanması ve geçici depolanması için uygun yer belirlenmesi,
    3.1.3.3.Tıbbi atıkların aylık miktarının Ulusal Atık Taşıma (Tıbbi Atık Alındı) Formlarının bilgisayar ortamına işlenerek takibinin ve değerlendirilmesinin yapılması,
    3.1.3.4. Oluşan tıbbi atık miktarı ile ilgili Ulusal Atık Taşıma (Tıbbi Atık Alındı) Formlarını düzenli olarak kayıt altına alınması, yılsonu itibari ile Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Valiliğe (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne) gönderilmesi, yapılacak denetimlerde beyan edilmek üzere en az üç yıl muhafaza edilmesi,
    3.1.3.5.Çalışanlara tıbbi atıklar ve çöp üretimi, miktarı ve kaynağında ayrımının sağlanması için eğitim verilmesi,
    3.1.4.Tehlikeli atıkların oluşumunun ve miktarının azaltılması amacı ile:
    1.   
    2.   
    3.   
    3.1.   
    3.2.   
    3.3.   
    3.4.   
    3.1.4.1  Tehlikeli atığın kaynağında ayrımın yapılabilmesi için uygun konteyner, çöp kovası, bidon vb. kullanımının sağlanması,
    3.1.4.2  Tehlikeli atıklarının yönetmeliğe uygun şekilde toplanması ve geçici depolanması için uygun yer belirlenmesi,
    3.1.4.3  Tehlikeli atıklarının yıllık miktarının Ulusal Atık Taşıma Formlarına göre saptanması,
    3.1.4.4 Çalışanlarına tehlikeli madde ve tehlikeli hakkında eğitim verilmesi,
     
    3.1.5.Atıklarla ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Belediyeler ve Lisanslı firmalar ile işbirliği yaparak atıkların kaynağında azaltılması çalışmaları yürütülmektedir.
     
     
    3.2.ATIKLARIN KAYNAĞINDA AYRI TOPLANMASI VE BİRİKTİRİLMESİ
     
    3.2.1        Evsel atıklar; tıbbi, tehlikeli ve ambalaj atıklarından ayrı olarak siyah renkli plastik torbalarda toplanır. Toplanan evsel nitelikli atıkların, Katı Atık Kontrolü Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda taşınmaları ve bertaraf edilmeleri sağlanmalıdır. Ayrı toplanan evsel nitelikli atıklar, bertarafı sağlanmak üzere, belediyeye ait evsel atık toplama konteynırında depolanır. Evsel nitelikli atıklar toplanmaları sırasında tıbbi atıklar ile karıştırılmazlar. Karıştırılmaları durumunda tıbbi atık olarak kabul edilirler.
    3.2.2        Ambalaj atıkları kontamine olmamaları şartıyla diğer atıklardan ayrı olarak mavi renkli plastik torbalarda toplanırlar. Toplanan ambalaj atıklarının, Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda geri kazanılması sağlanır.
    3.2.3        Tıbbi atıklar, 16.00-17.00 saatleri arasında toplanmalı ve tıbbi atık konteynırına taşınmalıdır. Tıbbi atıkların ünite içinde taşınması ile görevlendirilen personelin, taşıma sırasında, özel nitelikli turuncu renkli elbise giymesi ve bunun ilgili ünite tarafından karşılanması zorunludur.  
    3.2.4         Lüzum halinde, belirlenen saatler dışında da tıbbi atık toplanabilir, toplanan tıbbi atıklar tıbbi atık konteynırında depolanır.
    3.2.5        Tıbbi atıklar boneli, maskeli, gözlüklü, eldivenli, çizmeli, ütülü ve temiz turuncu renkli özel giysili personel tarafından toplanmalı ve taşınmalıdır. Söz konusu özel kıyafet sadece atıkların toplanması ve taşınması sırasında kullanılmalıdır. Tıbbi atık torbaları ve delici ve kesici atık kapları ¾ oranında doldukları zaman ünite temizlik personeli tarafından derhal yenileri ile değiştirilmelidir. Yeni torba ve kapların kullanıma hazır olarak atığın kaynağında veya en yakınında bulundurulması sağlanmalıdır.
    3.2.6        Tıbbi atıkların toplanmasında, yırtılmaya, delinmeye, patlamaya ve taşımaya dayanıklı; orijinal orta yoğunluklu polietilen hammaddeden sızdırmaz, çift taban dikişli ve körüksüz olarak üretilen, çift kat kalınlığı 100 mikron olan, en az 10 kilogram kaldırma kapasiteli, her iki yüzünde görülebilecek büyüklükte “Uluslararası Biyotehlike” amblemi ile “DİKKAT! TIBBİ ATIK” ibaresi taşıyan kırmızı renkli plastik torbalar kullanılmalıdır. Torbalar ağzına kadar doldurulmamalı, ağızları sıkıca bağlanmalı ve gerekli görüldüğü hallerde her bir torba yine aynı özelliklere sahip diğer bir torbaya konularak kesin sızdırmazlık sağlanmalıdır. Bu torbalar hiçbir şekilde geri kazanılmamalı ve tekrar kullanılmamalıdır. Tıbbi atık torbalarının içeriği hiçbir suretle sıkıştırılmamalı, torbasından çıkarılmamalı, boşaltılmamalı ve başka bir kaba aktarılmamalıdır. Tıbbi atık torbaları ağızları sıkıca bağlanmış olarak ve sıkıştırılmadan atık taşıma araçlarına yüklenmeli, toplama ve taşıma işlemi sırasında el veya vücut ile temastan kaçınılmalıdır. Atık torbaları asla elde taşınmamalıdır.
    3.2.7        Toplama ekipmanı, atığın niteliğine uygun ve atığın oluştuğu kaynağa en yakın noktada bulunur. Tıbbi atıklar hiçbir suretle evsel atıklar, ambalaj atıklar ve tehlikeli atıklar ile karıştırılmamalıdır.
    3.2.8        Atıklar, insan trafiğinin yoğun olmadığı, hastaların tedavi olduğu yerler ile diğer temiz alanlardan, ziyaretçi, sağlık personeli ve hasta trafiğinin yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca uzak güzergâhı izleyerek atık konteynırına ulaştırılmalıdır. Tıbbi atık torbaları ağızları sıkıca bağlanmış olarak ve sıkıştırılmadan atık taşıma araçlarına yüklenmeli, toplama ve taşıma işlemi sırasında direkt el veya vücut ile temastan kaçınılmalıdır. Tıbbi atıkların toplama-taşınma-depolanma sürecinde torbaların patlama, delinme ve benzeri olaylarla içeriğinin etrafa saçılmaması için gereken maksimum özen gösterilmelidir. Kaza ile dökülme veya sızma olursa sıvı tıbbi atıklar uygun emici maddeler (talaş vb.) ile yoğunlaştırılarak tıbbi atık torbalarına atılmalıdır.
    3.2.9        Atık toplama, taşıma ve depolamada görevli personele göreve başlamadan önce oryantasyon eğitimi verilmelidir. Yılda iki kez rutin olarak hizmet içi eğitim verilir ve gerekli görüldüğünde bu eğitimler tekrarlanır. Temizlik personeline verilmiş olan hizmet içi eğitim, eğitim sonrası ünitelerde bütün aşamaları ile uygulamalı olarak yaptırılmalıdır. Yapılan eğitimler kayıt altında tutulmalıdır.
    3.2.10    Görevli tüm personelin hepatit B enfeksiyonuna karşı bağışıklık durumu kontrol edilmeli, duyarlı olan personel aşılanmalıdır. Tıbbi atık taşımada, depolamada ve bahçede görevli personele ayrıca tetanos aşısı yapılmalıdır. Doktor, hemşire, temizlik personeli ve diğer personel kesici ve delici alet yaralanmaları meydana geldiği durumlarda, İnfeksiyon Hastalıkları Polikliniği’ne müracaat etmelidir.
    3.2.11    Tehlikeli atıklar diğer atıklardan ayrı toplanmalıdır. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine göre işlem görmelidir.
     
     
    3.3.ATIKLARIN TAŞINMASI, TAŞIMADA KULLANILACAK EKİPMAN VE ARAÇLAR
    3.3.1        Evsel atıkların taşınması, Sağlıklı insanların bulunduğu kısımlar, doktor, hemşire odaları atıkları, idari birimler, temizlik hizmetleri, mutfak, bahçe, yemek artıkları, çay, vs. tıbbi, tehlikeli ve ambalaj atıklarından ayrı olarak siyah renkli plastik torbalarda toplanır. Ayrı toplanan evsel nitelikli atıklar, her gün mesai bitiminde Belediye Çöp Konteynerine boşaltılmaktadır. Evsel nitelikli atıklar toplanmaları sırasında tıbbi atıklar ile karıştırılmamaktadır. Karıştırılmaları durumunda tıbbi atık olarak kabul edilecektir Toplanan evsel nitelikli atıkların, Katı Atık Kontrolü Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda taşınmaları ve bertaraf edilmeleri sağlanacaktır.
    3.3.2        Ambalaj atıklarının taşınması, taşıma amacıyla kullanılacak araçlar: Yırtılmaya, taşımaya dayanıklı plastikten yapılmış poşetlerle taşınması sağlanacaktır.
    3.3.3        Tıbbi atıkların taşınması; İlgili sağlık personeli tarafından oluşumları sırasında kaynağında diğer atıklar ile karıştırılmadan ayrı olarak biriktirilir. Tıbbi atıkların toplanmasında; yırtılmaya, delinmeye, patlamaya ve taşımaya dayanıklı; orijinal orta yoğunluklu polietilen hammaddeden sızdırmaz, çift taban dikişli ve körüksüz olarak üretilen, çift kat kalınlığı 100 mikron olan, en az 10 kilogram kaldırma kapasiteli, üzerinde görülebilecek büyüklükte ve her iki yüzünde “Uluslararası Biyotehlike” amblemi ile “DİKKAT TIBBİ ATIK” ibaresini taşıyan kırmızı renkli plastik torbalar kullanılır. Torbalar en fazla ¾ oranında doldurulur, ağızları sıkıca bağlanır ve gerekli görüldüğü hallerde her bir torba yine aynı özelliklere sahip diğer bir torbaya konularak kesin sızdırmazlık sağlanır. Bu torbalar hiçbir şekilde geri kazanılmaz ve tekrar kullanılmaz. Tıbbi atık torbalarının içeriği hiçbir suretle sıkıştırılmaz, torbasından çıkarılmaz, boşaltılmaz ve başka bir kaba aktarılmaz.
    3.3.4        Tehlikeli atıkların taşınması, taşıma amacıyla kullanılacak araçlar: Üzerinde içerisinde bulunan tehlikeli maddenin ismi ve özelliklerini gösteren etiketli bidonlarla (dayanıklı, kırılmaz, sızdırmaz) taşınması ve tehlikeli atık deposuna götürülmesi gerekmektedir.
     
     
     
    3.4.      ATIK TOPLAMA VE BİRİKTİRME EKİPMANLARININ BULUNDUĞU YERLER, TOPLAMA PROGRAMI VE TAŞIMA GÜZERGAHI
     
    3.4.1 Evsel nitelikli atık biriktirme kaplarının bulunduğu yerler, toplanma saati ve atık taşıma araçlarının izleyeceği güzergah
     
    Evsel atıklar, 16.00-17.00 saatleri arasında toplanır. Lüzum halinde, belirlenen saatler dışında da evsel atık toplanabilir, Toplanan evsel atıklar belediyeye ait atık konteynırına taşınmalıdır. Evsel atıklar, insan trafiğinin yoğun olmadığı, hastaların tedavi olduğu yerler ile diğer temiz alanlardan, ziyaretçi, sağlık personeli ve hasta trafiğinin yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca uzak güzergâhı izleyerek belediyeye ait evsel atık konteynırına taşınmalıdır.
     
    3.4.2. Ambalaj atığı biriktirme kaplarının bulunduğu yerler, toplanma saati ve atık taşıma araçlarının izleyeceği güzergah
     
    3.4.2.1.Oluşan ambalaj atıkları kaynağında ayrıştırılarak diğer atıklarla karışmayacak şekilde biriktirilerek belediye geri dönüşüm ekibine teslim edilir. Ambalaj atıkları, insan trafiğinin yoğun olmadığı, hastaların tedavi olduğu yerler ile diğer temiz alanlardan, ziyaretçi, sağlık personeli ve hasta trafiğinin yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca uzak güzergâhı izleyerek belediye geri dönüşüm ekibine teslim edilmesi sağlanır.
     
    3.4.3. Tıbbi atık biriktirme kaplarının bulunduğu yerler, toplanma saati ve atık taşıma araçlarının izleyeceği güzergah
     
    3.4.3.1.Tıbbi atıklar, 16.00-17.00 saatleri arasında toplanmalı ve tıbbi atık konteynırına taşınmalıdır. Lüzum halinde, belirlenen saatler dışında da tıbbi atık toplanabilir, Toplanan tıbbi atıklar tıbbi atık konteynırında depolanır. Tıbbi atıklar, insan trafiğinin yoğun olmadığı, hastaların tedavi olduğu yerler ile diğer temiz alanlardan, ziyaretçi, sağlık personeli ve hasta trafiğinin yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca uzak güzergâhı izleyerek tıbbi atık konteynırına ulaştırılmalıdır.
     
     
    3.4.4. Tehlikeli atık biriktirme kaplarının bulunduğu yerler, toplanma saati ve atık taşıma araçlarının izleyeceği güzergah
     
    3.4.4.1.Tehlikeli atıklar oluştukları anda diğer atıklardan ayrı bir şekilde depolanarak lisanslı firmalar aracılığıyla bertaraf edilmeleri sağlanır. Tehlikeli atıklar uygun tehlikeli atık kaplarında muhafaza edilir. Tehlikeli atıklar, insan trafiğinin yoğun olmadığı, hastaların tedavi olduğu yerler ile diğer temiz alanlardan, ziyaretçi, sağlık personeli ve hasta trafiğinin yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca uzak güzergâhı izleyerek taşınırlar.
     
     
     
     
    3.5.      GEÇİCİ DEPOLAMA SİSTEMLERİ
     
    3.5.1. Tıbbi atıklar, Paslanmaz metal, plastik veya benzeri malzemeden yapılmış, tekerlekli, kapaklı, kapakları kilitlenir, en az 0.8 m3 hacminde dış yüzeyleri turuncu renkli, üzerlerinde görülebilecek uygun büyüklükte ve siyah renkli “Uluslar arası Biyotehlike” amblemi ile siyah harfler ile yazılmış “Dikkat! Tıbbi Atık” ibaresi bulunan konteynır içerisinde biriktirilir.
    3.5.2. Konteynerler ünitenin en az iki günlük tıbbi atığını alabilecek boyutta ve sayıda olur.
    3.5.3. Konteynerler, kullanıldıkları ünitenin bulunduğu parsel sınırları içinde; doğrudan güneş almayan;  giriş-çıkış, otopark ve kaldırım gibi yoğun insan ve hasta trafiğinin olduğu yerler ile gıda depolama, hazırlama ve satış yerlerinden uzağa yerleştirilirler.
    3.5.4. Konteynerler daima temiz ve boyanmış durumda olur.
    3.5.5. Konteynerler, atıkların boşaltılmasını müteakiben her gün veya herhangi bir kazadan hemen sonra temizlenir ve dezenfekte edilir.
     
                3.6.      TOPLAMA EKİPMANLARININ TEMİZLİĞİ VE DEZENFEKSİYONU
     
    3.6.1.Evsel atık ve ambalaj atıkları toplama ekipmanları Temizlik Araç Gereçleri Temizlik Talimatına göre her toplama işleminden sonra temizlenir.
    3.6.2.Tıbbi atıkları toplamakla görevlendirilen personelin kıyafetleri yedekli olmalıdır. Kıyafetler çamaşırhanede, 71oC de 25 dk, diğer çamaşırlardan ayrı olarak yıkanır, ütülenir. Çizmeler ve eldivenler, temizlik eldiveni giyilerek sıcak su ve deterjanla yıkanır, durulanır. Kan ve vücut sıvısı varsa 1/10 oranında sulandırılmış çamaşır suyu ile dezenfekte edilir, durulanır.
     
     
    3.7.      KAZA ANINDA ALINACAK ÖNLEMLER VE YAPILACAK İŞLEMLER
     
    3.7.1. Tıbbi atıkların toplanması, ünite içi taşınması ve geçici depolanması sırasında oluşabilecek yaralanmalarda alınacak önlemler ve yapılacak işlemler
    Doktor, hemşire, temizlik personeli ve diğer personel kesici ve delici alet yaralanmaları meydana geldiği durumlarda, İnfeksiyon Hastalıkları Polikliniği’ne müracaat etmelidir.
     
    3.7.2. Tıbbi atıkların toplanması, ünite içi taşınması ve geçici depolanması sırasında oluşabilecek dökülme ve yayılmalarda alınacak önlemler ve yapılacak işlemler
    Tıbbi atıkların toplanması, ünite içi taşınması ve geçici depolanması sırasında oluşabilecek dökülme ve yayılmalarda kontamine olmuş tüm malzemeler tıbbi atık olarak değerlendirilir. Taşıma arabaları daima temiz ve boyalı olmalıdır. Atıklar boşaltıldıktan hemen sonra veya herhangi bir kazadan sonra temizlenir ve 1/10 oranında sulandırılmış çamaşır suyu dökülerek 10 dk beklenir, talaş ile emdirilerek tıbbi atık poşetine alınır. Sıcak su ve deterjanla fırçalanır, durulanır, 1/100 oranında sulandırılmış çamaşır suyu ile dezenfekte edilir, durulanır ve kuru muhafaza edilir.
     
    3.7.3. Tıbbi atıkların toplanması, ünite içi taşınması ve geçici depolanması sırasında oluşabilecek yaralanmalar, dökülme-yayılma ve diğer kazaların bildirilmesi, kayıt altına alınması ve raporlanması
     
     Doktor, hemşire, temizlik personeli ve diğer personel kesici ve delici alet yaralanmaları meydana geldiği durumlarda, İlgili birim yöneticisi bilgilendirilerek gerekli araştırma ve düzenlemeler yapılır. Diğer dökülme ve kazalar tıbbi atık sorumlusuna bildirilir. Tıbbi atık sorumlusu bir daha tekrarlanmaması için gerekli tedbirleri alır.
     
                3.8.      SORUMLU PERSONEL
     
    3.8.1. Evsel nitelikli atıklar ile ambalaj atıklarının toplanması ve taşınmasından sorumlu personel ve görev tanımları
    Temizlik personeli, evsel atık poşetinin ağzını bağlar, kendi vücuduna değdirmeden belediyeye ait evsel atık konteynırına yerleştirir ve konteynırın ağzını kapatır. Temizlik personeli kesinlikle tıbbi atıklar ve evsel atıkları aynı konteynır içerisinde toplamaz taşımaz ve depolamaz. Atıkların toplanması ve taşınması sırasında uygun kişisel koruyucu eldiven kullanır.
     
    3.8.2. Tıbbi atıkların toplanması ve taşınmasından sorumlu personel, görev tanımları ve çalışma sırasında kullanılacak özel kıyafetler
     
    Tıbbi atıkların toplanması ve taşınmasından sorumlu personellere görevleri ile ilgili verilen hizmet içi eğitim programlarında görev tanımları iletilir. Tıbbi atık görevlileri turuncu renkli özel iş kıyafeti giyer, batmayı önleyici özel eldiven, maske, çizme ve sıvı sıçramalarına karşıda koruyucu gözlük kullanır. Tıbbi atığın toplanması ve taşınması tıbbi atık personeli tarafından yapılır.  Tıbbi atık personeli tıbbi atıkları toplarken kesinlikle poşetiyle alır ve sızdırma söz konusu ise başka bir tıbbi atık poşetine daha koyar. Tıbbi atık toplarken klinik sorumlusu gözetiminde çalışılır. Tıbbi atık poşeti içerisinde iğne ucu vb. kesici delici atıklar atılmış ise bunu hemen tıbbi atık sorumlusuna bildirir. Tıbbi atık poşetini kendi vücuduna değdirmeden tıbbi atık konteynırına yerleştirir. Tıbbi atık konteynırının kapağını kapatır ve konteynır kapağını kilitli tutar.
     
    3.8.3. Geçici atık deposunun/geçici atık depolama konteynerlerinin işletilmesinden sorumlu personel ve görev tanımları
     
    Geçici atık depolama konteynerlerinin sorumlusu tıbbi atık personelidir. Tıbbi atık personeli geçici atık depolama konteynırının temizliğini ve düzenini sağlar,     geçici atık depolama konteynerlerinin yetkisiz kişilerin geçici atık depolama konteynerlerine müdahale etmesini engeller. Geçici atık depolama konteynerlerinin daima kapalı tutulmasını sağlar, Belediye görevlilerince atıkların alınması sırasında gereken kolaylığı ve yardımı sağlar. Meydana gelen olumsuzlukları derhal tıbbi atık sorumlusuna bildirir.
     
     
     
     
                3.9.      KAYIT TUTMA VE RAPORLAMA
     
    3.9.1. Oluşan tıbbi atık miktarının belirlenmesi ve kayıt altına alınması;
     
    Evsel atıklar ilgili belediyenin çöp toplama ekiplerine teslim edilmektedir. Tıbbi atıklar ise VESMED Medikal ve Tıbbi Ür. Tic. ve San.  Ltd. Şti firması tarafından yönetmelik hükümleri doğrultusunda alınmaktadır. Tıbbi atıklar alıcı firmaya Ulusal Atık Taşıma Formu ile tartılarak teslim edilir. Bu belgeler yetkili kişi tarafından dosyalanarak saklanır. Oluşan tıbbi atık miktarı ile ilgili Ulusal Atık Taşıma (Tıbbi Atık Alındı) Formlarını düzenli olarak kayıt altına alınması, yılsonu itibari ile Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Valiliğe (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne) gönderilmesi, yapılacak denetimlerde beyan edilmek üzere en az üç yıl muhafaza edilmesi sağlanır.
     
                3.9.2. Kayıt altına alma ve raporlamadan sorumlu personel bilgileri;
     
    Sorumlu Personel Ad Soyad: İBRAHİM ÖZKAN
     
    Sorumlu Personel İletişim Bilgileri: 0 266 463 52 14
     
                               
     
     
     
                                                                   DR. İBRAHİM ÖZKAN
                                  İVRİNDİ 02 NOLU BÜYÜKYENİCE AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ
                                                     10.13.006 NOLU AİLE HEKİMİĞİ BİRİMİ

  • EVSEL ATIKLAR SİYAH POŞETE AMBALAJ ATIKLARI MAVİ POŞETE


    EVSEL ATIKLAR
             KONTAMİNE OLMAMIŞ :
             -YİYECEK-İÇECEK ATIKLAR
             -TEMİZLİK SONRASI ÇIKAN ATIKLAR
             -BAHÇE ATIKLARI
             -BÜRO ATIKLARI
             SİYAH RENKLİ TORBALARA ATILIR.
             !!! AMBALAJLAR VE KAĞITLAR ATILMAZ !!!
    AMBALAJ ATIKLARI
             KONTAMİNE OLMAMIŞ :
             -İLAÇ KUTULARI
             -ENJEKTÖR-BRONÜL-SERUM SETİ VB. AMBALAJLARI
             -BÜRO ATIKLARI (KAĞIT, KARTON , MUKAVVA VB.)
             -MEŞRUBAT KUTULARI
             -PLASTİK VE METAL MALZEMELER
             MAVİ RENKLİ TORBALARA ATILIR.

  • ANNE SÜTÜNÜN ÖNEMİ , FAYDALARI , SAKLAMA KOŞULLARI


    ANNE SÜTÜ;  ANNENİN BEBEĞİNE VEREBİLECEĞİ İLK VE EN GÜZEL HEDİYEDİR…
    Anne sütü, en doğal, en taze ve en uygun besindir.
                      UNICEF, WHO, SAĞLIK BAKANLIĞI ÖNERİLERİ :
    Emzirmeye ilk bir saat içerisinde başlanması
    İlk 6 ay sadece anne sütü
    6 aydan sonra 2 yaşına kadar tamamlayıcı besinlerle birlikte emzirmenin sürdürülmesi
                          Anne sütü;
      İlk6 ayda bebeğin ihtiyacının %100’ ünü,
      6-12 ayda bebeğin ihtiyacının %50’ sini
      12.aydan itibaren de  %30’unu karşılar.
    Her bebek için kendi annesinin sütü idealdir.  Her bebeğe özel bileşimde salgılanır.
       Anne sütü bileşimi, bebeğin;  erken doğumuna, gelişimine, gün içindeki öğünlerine göre en uygun olacak şekilde değişmektedir.
    Günde 10-12 kez, her öğünde bir meme tamamen boşalana kadar emzirilmelidir.
    KİLO KAYBI ENDİŞESİ VE GEREKSİZ FORMÜL MAMA BAŞLANMASI : İlk haftada %7-10 kilo kaybı normaldir.
    Yenidoğan bebeğin midesi;
    İlk gün bilye kadar (~5ml)  , 3. gün pinpon topu kadar (~ 20ml) , 10.gün yumurta kadar (~50ml) , İlk 24 saatte yaklaşık 7-14 ml /her beslenmede , Sonraki 36 saatte artarak 24 saatli periyotta 500ml’ ye ulaşır.
    Anne ve bebek arasında vazgeçilmez duygusal bir bağ oluşturur.
    Anne sütü alan bebeklerde güven duygusu gelişir, psikolojik olarak bebek daha huzurludur.
    İlk süt  (kolostrum , ağız)  içerdiği yoğun bağışıklık maddeleri ile bebeği ishal, öksürük, soğuk algınlığı ve diğer hastalıklardan korur. Ağız, bebeğin ilk aşısıdır. İlk günlerdeki ağız sütü azdır, ancak bebeğin tüm ihtiyacını karşılar. Bu dönemde bebeğe şekerli su, mama, inek sütü veya başka gıdalar verilmemelidir. Bu gibi ek besinlerin verilmesi bebeği hastalandırabilir ve iştahını keser.
    Her yerde hazırdır, bedavadır,  hazırlama, ısıtma ve koruma sorunları yoktur.
    Anne sütü, sık sık emzirildiğinde bebeğin su ihtiyacını tam olarak karşılar, ayrıca su verilmesine gerek yoktur.
    Anne Sütü, büyüme faktörü içerdiği için bebekler daha iyi büyürler.
    Özel bir kokusu vardır, bebeğin gözü kapalı olsa da meme başını bulmasını sağlar.
    Anne sütünün içinde bebeği kanserden koruyucu maddeler bulunur.
    Anne sütünün içerdiği maddeler bebeği rahatlatır, gevşetir,  ağrıyı azaltır,
    Daha çabuk uykuya dalmasını sağlar.
    Bebekler anne sütünü tamamen ve kolaylıkla sindirir
    Anne sütü alan bebeklerde, karın ağrısı ve kabızlık daha az görülür.
    Emzirilen bebekler daha az ağlarlar.
    Anne sütü bebeğin zekasını  8 -10 puan artırır.
    Anne sütü alan bebekler, diğer besinlerle beslenen bebeklerden daha zeki olurlar.
    Anne sütü ile beslenen bebeklerde;  konuşma problemi, şeker hastalığı, lenf kanseri,  kansızlık ve diş  çürükleri daha az görülür.
    Uzun Süre Emzirme ile ; Ortakulak iltihabı riski azalır, allerjiye karşı koruyucudur ve bebeği pişikten
    korur , solunum yolu hastalıkları daha az görülür.
    İshal ve Üst Solunum yolu enfeksiyonu hastalıklarının daha kolay iyileşmesini sağlar.
    İdeal bir besin olan ve olumlu etkileri yaşam boyu devam eden anne sütü ile beslenme her çocuğun en doğal hakkıdır.
       Bebeğin yaşama şansını arttırır.
     Anne sütü emen bebeklerde kansızlık görülmez, çünkü anne sütünde kansızlığa karşı yeterli miktarda demir vardır.
    Emzirme çene ve diş sağlığı için yararlıdır, konuşmayı kolaylaştırır
    Anne sütünün sindirimi kolaydır. Çünkü içinde inek sütünde ve hazır mayalarda bulunmayan lipaz enzimi gibi sindirimi kolaylaştıran enzimler vardır. Dolayısı ile anne sütü ile beslenen bebeklerde kabızlık ve gaz sancısı daha az görülür.
    Anne sütü steril(temiz)dir ve bebeğe doğrudan verildiği için mikroplarla karşılaşma olasılığı azdır
                                EMZİRMENİN ANNE SAĞLIĞINA FAYDALARI NEDİR?
    Emzirme; annelerin meme kanseri,  rahim kanseri,  kansızlık (anemi) , kemik erimesi (osteoporoz ) gibi hastalıklara yakalanma riskini azaltır.
    Emzirme hormonları; anneyi gevşetir, daha çabuk uykuya dalmasını  sağlar  ve  anneyi dinlendirir.
    Emziren anneler eski kilolarına daha çabuk döner.
    Eğer meme, süt ile tamamen dolarsa salgılama durur.
    Annenin bebeğini emzirmesi kendi sağlığı açısından da iyidir. Emzirmeye erken başlayan kadınlarda, doğumdan sonra uterus (rahim) küçülmesi çabuklaşır, kanama erken kesilir. Emziren kadınlarda over ve meme kanseri daha az görülür.
                                                        ANNE SÜTÜNÜ SAKLAMA KOŞULLARI
    Sağılan anne sütü temiz bir cam kapta (kapağı ve cam şişesi 5 dakika süreyle kaynatılmış)
    Buzdolabı rafında (+ 4 derecede) 72 saat
    Tek kapılı buzdolabının buzluğunda (-7 ile -2 derecede) 3 hafta
    İki kapılı buzdolabının buzluğunda (yaklaşık -18 derecede) 3 ay
    Derin dondurucuda (-18 derecenin altında) 6 ay saklanabilir.
    Gerektiği zaman anne sütünün bulunduğu cam kap, sıcak bir su içine konularak ısıtılıp bebeğe verilebilir.

  • GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME



    Annenin günlük yaşantısını sürdürecek yeterli enerji ve besin öğelerini alırken fazladan alacağı protein, enerji, vitamin ve mineraller hem kendisi hem de doğacak bebeğin sağlıklı olmasının garantisidir.
    Normal bir gebelik sürecinde annenin kendi gereksinimine ek olarak tükettiklerinin bebeğe aktarılması annenin yaklaşık 10-12 kg alması demektir. Bu artışı sağlayabilmek için ek olarak günlük 20 gr. Protein, 15-20mg. Demir, 500mg. Kalsiyum ve ortalama 300 kalorilik enerji artışı gereklidir.
    Doğru beslenme ve gebelik durumunun özellikleri nedeniyle gereksinmelerin çeşitli yiyecek guruplarından sağlanması gerekir.
    Yiyecekler vücudumuzda çeşitli görevler yaparlar. Aynı görevleri yapan yiyeklerden besin gurupları oluşturulmuştur. Gurup seçeneklerinden birini tüketmiyorsanız bir diğerini yiyerek de doğru beslenebilirsiniz.
    ET, YUMURTA, KURUBAKLAGİL GRUBU: Beyin, kas, kemik ve dişlerin gelişimi ve kan yapımında görevlidir. Protein ve demir gereksinimini karşılarlar.
    SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ: Kemik, diş gelişimi ve büyüme ile görevlidirler. Protein ve kalsiyum kaynağıdırlar.
    SEBZE VE MEYVELER:   Büyüme ve gelişme için vitamin ve mineralleri sağlarlar.
    TAHILLAR: Enerji ve B gurubu vitaminleri içerdiklerinden büyüme ve gelişmeye yardımcı olurlar.
    YAĞLAR VE ŞEKERLER:  Sadece enerji içerirler. Enerji gereksinimine yardımcı olurlar.
    Yeterli ve dengeli beslenmede dikkatli bir şekilde tüketmek zorunda olduğumuz bu besin guruplarını gebelikte de aynı özenle tüketmeliyiz ki sağlıklı yaşayabilmek için doğru beslenme alışkanlıklarını kazanabilelim.
    Gebelikte Dikkat Edilmesi Gereken En Önemli Nokta
    Yaş, boy ve hareket durumumuza göre uygun ağırlıkta gebeliğe başlamaktır. Çok kilolu bir gebeyi zayıflatmak bu süreçte doğru değildir, kilosunu korumaya çalışmak, ilk üç ayda enerji eklemesi yapmamak, dördüncü aydan sonra enerji kısıtlamasına gitmemek gerekir. Daha yüksek enerjili yiyeceklerden daha fazla almasına engel olarak, gebelik için gerekli besin ögelerini alarak gereksinmelerini karşılamak esastır.
    Ergenlik çağında olan, ya da yaşantısı gereği çok hareketli gebelerde ise mutlaka olması gereken kilonun sağlanması ek olarak gebelik için artan gereksinimin karşılanması sağlanmalıdır.
    Gebelikte ağırlığın takibi çok önemlidir. İlk üç ayda 0,5-1 kg, sonraki aylarda ise ortalama 1.5-2.0 kg, ağırlık kazanması uygundur. Çok zayıf gebelerde, yetersiz ve dengesiz beslenenlerde düşük ağırlıklı doğum, erken doğum, ölü doğum, zihinsel ve bedensel özürlü doğumlar görülebilir. Annede anemi, kemik ve diş kayıpları, preeklempsi, vücutta su tutulması (ödem), iş gücü kaybı, halsizlik görülme oranı yüksektir. Çok kilolu gebelerde hipertansiyon, şeker hastalığı, doğum güçlükleri gibi problemler görülebilir. Bu nedenle anne adaylarının gebelik öncesi kontrolleri yapılması, gebe kaldıktan sonra her ay beslenme ve kilo izlenmesinin yapılması gerekmektedir.
    Gebelik Döneminde Tüketilmesi Gereken Besinler ve Ölçüleri
    Besin Miktarı
    SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ
    2 Su Bardağı süt veya yoğurt 1 porsiyon peynir (2 dilim) veya 2 yemek kaşığı çökelek
    ET , YUMURTA , KURUBAKLAGİLLER
    1 Yumurta
    1 porsiyon et, balık, tavuk, hindi (60-90gm.)
    1 porsiyon kurubaklagil yemeği (120gm)
    TAZE SEBZE VE MEYVELER
    2 Porsiyon pişmiş taze sebze
    3 porsiyon çiğ taze sebze
    2-3 adet orta boy meyve veya taze meyve suyu
    TAHILLAR
    6-8 İnce dilim ekmek
    1 porsiyon pilav veya makarna
    1 porsiyon çorba
    YAĞLAR
    3-4 Silme yemek kaşığı sıvı yağ
    ŞEKERLER
    1-2 Tatlı kaşığı bal, reçel veya pekmez
     Gebelikte Beslenmede Dikkat Edilecek Noktalar
    Çay, kahve gibi içeceklerin yemekle birlikte tüketiminizi azaltıp, yerine ayran, süt, meyve sularını tercih ediniz. Her öğünde mutlaka C vitamini kaynakları tüketiniz.
    Sebze , meyve, kurubaklagilleri iyice yıkamadan tüketmeyiniz. Sebzelerin ,makarnanın haşlama sularını dökmeyiniz, ya suyunu çektirerek pişiriniz ya da sularını çorbalarda kullanınız
    Sigara, alkol kullanmayınız, Sigara dumanına maruz kalmayınız.
    Yemeklerde iyotlu tuz kullanınız. Tansiyon yüksekliklerinde yemekleri tuzsuz pişiriniz.
    Hazır gıdalardan kaçınıp doğal besinler tüketiniz. Hazır içecekler, hazır çorbalar, ve mevsimi olmayan sebze ve meyveleri tüketmeyiniz.
    Et, balık, tavuk, kurubaklagil tüketimini birer gün ara ile yaparak tek düzelikten kurtulup bıkkınlık yaratmadan doğru besleniniz.
    Süt içemiyorsanız yoğurt veya ayran tüketiniz. Peynir yerine çökelek tüketebilisiniz.
    Yağda kızarmış hamur tatlıları yerine, meyve veya sütlü tatlıları tercih ediniz.
  • GEBELİK DÖNEMİNDE KİLO ALIMI


      Annenin gebelik boyunca yeterli ve dengeli beslenmesi gereklidir. Tüm gebelik boyunca alınması gereken kilo 11-13 kg dır. Gebe olan ile olmayan kadınlar arasındaki kalori gereksinimi farkı sadece 300 kaloridir ve bu her öğünde 1-2 kaşık fazla yenilerek karşılanabilecek bir farktır. Gebelikte ilk üç ayda 0,5-1 kg, sonraki aylarda ise ortalama 1,5-2.0 kg, ağırlık kazanması uygundur. Eğer, dengeli ve yeterli beslenme alışkanlığı edinilirse zaten gebelikte alınması gereken kilolar düzenli olarak alınır.
    Gebelikte alınan kiloların kaynağı ;
      Alınan kiloların yaklaşık 6 kilosu bebeğin doğumuyla birlikte kaybedilir. Su kaybı da buna eklendikten sonra ilk hafta sonunda yaklaşık 8 kilo kaybedilir.
  • BEBEKLERDE BESLENME


      0-6 AY ARASI BEBEK BESLENMESİ
      Yeni doğan bebek için en ideal besin anne sütüdür. . Çocuklar, 2 yaşına kadar emzirilmelidir. Anne sütü bebeğin tüm besin ihtiyacını ilk 6 ay tamamen karşılar. Bu süre içinde başka ek besine ihtiyaç yoktur. Altıncı aydan sonra, anne sütü alan bebeklere ek gıdalar başlanmalıdır.. 4. aydan sonra anne sütüne ilave olarak ek gıdalara başlanabilir. 4-6 ay arası meyve suları, meyve püresi sebze çorbaları , muhallebi verilebilir. Ama ik 6 ay sadece anne sütü bebeğin tüm besin ihtiyacını karşıladığı için ideali ilk 6 ay sadece anne sütü alması 6. aydan sonra ek gıdaya başlanmasıdır.
                                               BEBEKLERDE KİLO ALIMI NASIL OLMALIDIR ?
      Beslenmenin yeterli olduğu, çocuğun ayına uygun gereken kiloyu almasıyla anlaşılır. Bu nedenle çocuğunuzu düzenli aralıklarla sağlık kontrollerine getiriniz.
      Bir gün içinde ortalama 6 kez emzirilen, gün içinde bir o kadar bezine çiş yapan bir bebeğin anne sütünü yeteri kadar aldığı kabul edilir.
      6. AYDAN SONRA BEBEK BESLENMESİ
      Altıncı aydan sonra, anne sütü alan çocuklara ek gıdalar başlanmalıdır. Anne sütü 6. aydan sonra çocuğun artan gereksinimlerinin tamamını karşılayamaz, uygun şekilde ek gıdalara başlamalıdır.
    - Katı gıdalara geçerken önce bebeğinizi biraz emziriniz sonra az miktarda katı gıdayı yarım çay kaşığı kadar veriniz ve arkasından tekrar emziriniz.
    - Katı besinlere başladığınızda bebeğiniz istemezse zorlamayın. Emzirmeye devam edin. Bir hafta sonra tekrar deneyin.
    - Verdiğiniz katı besinlerin, bebeğin soluk borusuna kaçmaması için bebeğinizi oturur pozisyonda tutunuz.
    - Katı gıdaları, mamaları çay kaşığıyla veriniz. Büyük kaşıklar bebeklere uygun değildir.
    - Katı besinleri bebeğiniz yutmayı becerene kadar sadece 1-2 çay kaşığı veriniz. Ve ek besinleri çok yavaş artırınız.
    - Eğer 6. aya kadar sadece anne sütü verdiyseniz ek besinlere başlarken sırasıyla yoğurt, meyve püresi, sebze püresinden başlayınız ve azar azar vererek artırınız. Uzun süre püre kıvamında besinler alan bebeklerde, katı besinlere geçişte zorluklar yaşanır. Ek besinler verilirken önce püre kıvamında verilirken daha sonra ezilmiş, ardından ufak parçalara bölünmüş biçimde verilerek bebeğin farklı yapıdaki besinleri alması sağlanmalıdır.
    Bu aylarda meyve püresi, sebze çorbası veya sebze püresi, muhallebi, yoğurt, peynir, pekmez, bebe bisküvisi, yumurta bebek beslenmesinde önde gelen ek besinlerdir.
    - Yoğurt: Tatlı yoğurt olmalıdır. Günlük taze yoğurt veriniz. Bir tatlı kaşığından başlayınız. 7-10 gün sürede bir su bardağına kadar çıkınız. Böylece öğünün birini yoğurt öğünü yapmış olursunuz.
    - Meyva suyu , Meyva püresi: Öncelikle elma, muz ve şeftali başlanır. Başlangıçta bir tatlı kaşığı meyve püresi olarak verin. Mikser yerine cam rende kullanınız. Böylece vitaminleri kaybolmaz. Portakal, mandalina, limon gibi meyveler çocuklarda başlangıçta karın ağrısı yapabilir. Bunun için diğer meyveleri altı aydan sonra vermek daha uygun olur.
    - sebze çorbası (Sebzeler taze ve olgun olmalı. Sırası ile patates, havuç ve pirinç ile başlanılabilir. Birinci gün; patates püresi ile başlamak pratiktir Mevsimine göre, patates, havuç, kabak veya ıspanak bebeğe verilebilir. acısız tarhana çorbası, pirinçli ve yoğurtlu çorbalar bebeğe verilebilir)
    - Yumurta sarısı (katı kaynamış, 1 çay kaşığı ile başlayın) .Katı pişirilmiş yumurtanın sarısının önce 1/8'i sütle ezilerek verilir. Miktar yavaş yavaş artırılır.
    - Pekmez (1 çay kaşığı, taze meyve suyu ile birlikte)
    7.AYI DOLUNCA
    - Yumurta sarısı (tam)
    - Pirinç, pirinç unu, sütlü mama
    - Taze meyve suyu veya meyve püresi
    - Yoğurt
    - Et (tavuk eti, balık eti, dana eti)
    - Sebze püre veya sebze çorba(tuz kullanmayın, 1 tatlı kaşığı sıvı yağ ilave edin)
    - Pekmez (1 tatlı kaşığı, taze meyve suyu ile birlikte)
      8. ayı dolunca
     - Kıymalı, sebzeli iyi ezilmiş ev yemekleri
    - Kahvaltıda; katı kaynamış tam yumurta veya pastörize peynir veya kaynamış sütten yapılmış beyaz peynir (akşamdan suya konularak tuzu alınmış). Kahvaltıyı ekmek içi ve sütle birlikte verin.
    - Kurubaklagil (kuru fasulye, nohut, mercimek) çorbaları veya ezmeleri
    - Taze meyve suyu veya meyve püresi,
    - Pekmez (1 tatlı kaşığı, taze meyve suyu ile birlikte)
    - Süt veya yoğurt (günde toplam 500 ml.)
     
    9. ayı dolunca
    - Çocuk uygun kaşık, çatal kullanarak aile sofrasına oturabilir. Çocuğun günlük menüsünde aşağıdakiler mutlaka olmalıdır.
    Kahvaltıda; katı kaynamış tam yumurta veya pastörize peynir veya kaynamış sütten yapılmış beyaz peynir (akşamdan suya konularak tuzu alınmış). Kahvaltıyı ekmek içi ve sütle birlikte verin.
    Ev yemekleri
    Tarhana, mercimek çorbası, unlu ve yoğurtlu çorbalar
    Süt ve yoğurt (günde toplam 500 ml.)
    Etler (tavuk eti, balık eti, dana eti)
    Mevsim meyveleri veya taze meyve suyu
    **Çocuğun bir günlük menüsünde, ayına uygun olarak, yukarıda belirtilen besinlerin hepsinden mutlaka bulunmalıdır.
     1 yaşından önce yemeklere tuz ve şeker ilavesi yapılmamalıdır. 1 yaşına gelmiş çocuğun yemekleri iyotlu tuz (ailede herkesin yediği yemekler) ile pişirilmelidir. Tuz yemek piştikten sonra konmalıdır.
      EK BESİNLER VERİLİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ DİR?
      Ek besinler verilirken emzirmeye mutlaka devam edilmelidir.
    Boğazına kaçma riskini en aza indirgemek için beslenme sırasında bebeğin başının altına yastık konularak dik tutulmalıdır.
    Besinler bebeğe tatlı kaşığı ya da fincan ile verilmeli, biberon kullanılmamalıdır.
    Ek beslenmeye her zaman tek bir gıda çeşidi ile başlanmalıdır.
    İlk kez verilecek diğer gıdalara en az üç gün, tercihen yedi gün arayla başlanmalıdır. Böylece bebeğin yeni besine alışması için zaman tanınmış olur ve allerjik reaksiyon gelişirse hangi besinden kaynaklandığı anlaşılabilir.
    Bebek ek besin aldıktan sonra allerjik reaksiyon gösterirse besin kesilmeli, tekrar başlamak için hekime danışılmalıdır.
    Ek besinler her zaman çok az miktarda verilmeye başlanmalı, miktar yavaş yavaş artırılmalıdır.
    Yeni başlanacak besinler bebek açken verilmelidir.
    Bebek istemediği besinleri yemesi için zorlanmamalı, 1-2 gün sonra tekrar denenmelidir.
    Bebek yeni başlanılan ek gıdayı almazsa, sevdiği başka bir ek gıda ile karıştırılarak verilebilir.
    Bebeğe verilecek besinler gıda hijyenine uygun olarak hazırlanmalıdır. Bebeğe besinler verileceği zaman eller yıkanmalıdır. Kullanılan su ve gereçler temiz olmalıdır.
    Bebeğe verilecek ek gıdalar doğal ve taze ürünler kullanılarak hazırlanmalıdır.
    Konserve, dondurulmuş yiyecekler, katkı maddesi içeren hazır besinler (çorba, puding, yoğurt, meyve suları vb.) verilmemelidir.
    Ek besinler bebeğin bir öğünde tüketebileceği miktarda hazırlanmalıdır.
    Bebeğe verilecek yemekler yağda kızartılmamalıdır.
    Yemeğe tuz ve şeker eklenmemeli, acı ve baharat koyulmamalıdır.
    1 yaşına gelmiş çocuğun yemeklerinde iyotlu tuz kullanılmalıdır(tuz yemeğin pişmesine yakın konmalıdır).
    Yemeklerin yalnızca suyundan değil, taneli kısımları da verilmelidir.
    Çocuğa verilen su 1 yaşına kadar kaynatılıp, soğutularak verilmelidir.
    İnek sütü pastörize olmalıdır. Eğer pastörize süt bulunamıyorsa, süt süzülür sonra ateşe konur. Kabarıncaya kadar beklenir. Kabarınca 5 dakika karıştırılarak kaynatılır.

  • AŞILARIN SAKLANMASI VE TRANSFERİNE İLİŞKİN TALİMAT


    AŞILARIN SAKLANMASI VE TRANSFERİNE İLİŞKİN TALİMATI
     
    I.      AMAÇ :
    Aile Sağlığı Merkezi ve sahada aşılama hizmetlerinin sağlanması, aşı ve antiserumların uygun koşullarda saklanması ve naklinin sağlanmasıdır.
    II.    SORUMLULAR :
    Aile Sağlığı Merkezinde görevli Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Elemanları, Aşı ve Soğuk Zincir Sorumluları bu talimatın uygulanmasından sorumludurlar.
    III.   KAPSAM :
    Genişletilmiş Bağışıklama Programında belirtilen aşılama hizmetlerini, bu hizmetlerin yerine getirilmesinde görevli tüm personeli, kullanılacak malzemeleri, aşıları ve antiserumları kapsar.
    IV.    TANIMLAR:
    * Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP); Boğmaca, Difteri, Tetanoz, Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak, Tüberküloz, Poliomyelit, Hepatit B, Hemofilus influenza tip b’ye bağlı hastalıklar ile Streptokokus pnömoniya’ya bağlı invaziv pnömokokal hastalıkların morbidite ve mortalitesini azaltarak, bu hastalıkları kontrol altına almak ve hatta tamamen ortadan kaldırmak amacı ile hassas yaş gruplarına enfeksiyona yakalanmalarından önce ulaşıp bağışıklanmalarını sağlamak için yapılan aşılama hizmetlerini içerir.
    * GBP Genelgesi; Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 13.03.2009 tarih ve 7941-2009/17 sayılı Genişletilmiş Bağışıklama Programı Genelgesi
    *  Buzdolabı Aşı Yerleşim Şeması; GBP Genelgesi Ek-3 de bulunan şema.
    V.   REFERANSLAR:
    1*    Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP) Genelgesi (2009/17)
    2*    Genişletilmiş Bağışıklama Programı Modül Eğitim Seti Eğitici Rehberi (2009)
    3*    Sağlık Bakanlığının Bağışıklama ve Soğuk Zincir ile ilgili genelgeleri ve diğer mevzuat hükümleri
     
     
    VI.     UYGULAMA:
    1-      Buzdolabı olarak buzluk ve alt bölümü  ayrı olan çift kapılı no-frost buzdolabı kullanılacaktır.
    2-      Buzdolabı aşırı soğuk ve aşırı sıcağa maruz kalmayacak şekilde uygun bir odaya, duvara 10-15 cm mesafede ve düz bir zemine yerleştirilecektir.
    3-      Buzdolabı kapı lastikleri sağlam olması ve buzdolabının periyodik bakımlarının yaptırılması sağlanacaktır.
    4-      Buzdolabının termostat ayarı ısıyı +2 / +8 C arasında tutacak şekilde ayarlanacaktır.
    5-      Buzdolabının buzluk kısmında 0,5 cm den fazla kalınlıkta buzlanmamasına dikkat edilecek, buz aküleri aralıklı olarak dizilecektir.
    6-      Buzdolabında aşı, sulandırıcı, antiserum, buz aküsü ve tuzlu su şişelerinden başka hiçbir malzeme (ilaç, yiyecek, içecek, enjektör vs.) bulundurulmayacaktır.
    7-      Buzdolabındaki aşı ve antiserumların kapladığı alanın, mümkün olduğunca toplam iç hacmin %50 sini geçmemesine dikkat edilecektir.
    8-      Raflardaki aşılar ve antiserumlar arasında yeterli hava boşluğu bulundurulacak, buzdolabının soğutucu iç yüzeyleri ile teması engellenecektir.
    9-      Buzdolabında en az bir adet, sürekli ısı kaydeden ve belirlenen ısı aralığının (+2 / +8) dışına çıktığında uyarı veren termometre bulunacak ve termometrenin yılda en az bir kez kalibrasyonu yapılacaktır.
    10-  Aşı ve Antiserumların bulunduğu her birim için “Acil Eylem Planı” hazırlanarak buzdolabının dışına asılacak ve plandaki bilgiler sürekli güncel tutulacaktır.
    11-   Bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenecektir.
    12-  Buzdolabının dışına asılı “Buzdolabı Isı İzlem Çizelgesi” bulunacaktır.
    13-  Buzdolabı iç ısısı sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez (tatil günleri dahil) soğuk zincir sorumlusu tarafından kontrol edilerek ve çizelgeye işlenecek ve imzalanacaktır.
    14-  Isı değerleri çizelgede çizgi grafik olarak işlenecek ve ısı değişimleri takip edilecektir.
    15-  Geçmiş dönemlere ait ısı izlem çizelgeleri saklanacaktır. (üç yıl süre ile)
    16-  Uzun süreli elektrik kesintilerinde buzdolabı ısısı düzenli olarak kontrol edilecek, gerekirse buzluktaki buz aküleri buzdolabı kapağına yerleştirilecek ve kapağın sık sık açılmaması sağlanacaktır. İzolasyonu iyi bir buzdolabında bu yolla genellikle 24 saat süre ile ısı korunur ancak daha uzun süreli kesintilerde acil eylem planı uygulanacaktır.
    17-  Buzdolabının dışına “Buzdolabı Aşı Yerleşim Şeması” yapıştırılacak ve aşılar, antiserumlar, sulandırıcılar, yeterli sayıdaki buz aküleri ve tuzlu su şişeleri şemaya uygun bir şekilde yerleştirilecektir.
    18-  Soğuk zincir süreklilik gerektirir. Tüm aşılar ısıya hassastır, ayrıca BCG, Kızamık, Kızamıkçık, KKK aşıları güneş ışığı gibi ultraviyoleye de hassastır.
    19-  Aşıların donmaya karşı hassasiyetleri (en hassas olandan başlayarak);
    -Hepatit B aşısı
    -DaBT-IPA-Hib, DaBT-IPA, KPA, PPD, grip aşısı, tüm antiserumlar
    -Td, DT, tüm sulandırıcılar,
    -Kızamık, KKK, BCG, Hib, meningokok aşıları (sulandırıcılar hariç),
    -OPA
    20-  Üstten soğutmalı bir buzdolabı için aşı yerleşim şeması ekte yer almaktadır.
    21-  Üstten soğutmalı bir buzdolabında, üst rafta OPA, KKK, Kızamıkçık, Kızamık, BCG, Hib aşıları; orta rafta; DaBT-IPA-Hib, DaBT-IPA, Kuduz Aşısı; alt rafta; KPA, Hep B, Td, DT, PPD Solüsyonu, aşı sulandırıcıları, tüm antiserumlar bulundurulacaktır.
    22-  Buzdolabının en alt kısmına (sebzelik) dolap ısısının sabit tutulmasına yardımcı olmak üzere tuzlu su şişeleri yerleştirilecektir.
    23-  Donmaya hassas olan aşılar buzdolabının soğutucu kısmından uzakta tutulacak, aşılar orijinal kutularının içerisinde saklanacaktır. Aşılar buzluğa konulmayacaktır.
    24-  Aile Sağlığı Merkezinde aşı günü uygulaması yapılmayacak, her gün aşı yapılacaktır.
    25-  Aşı uygulamalarından önce enjektör, aşı ve varsa sulandırıcı üzerindeki etiketi ve son kullanma tarihi (Exp/ED: Expiry date) kontrol edilecek, etiketi olmayan ya da son kullanma tarihi geçmiş aşılar, sulandırıcılar ve enjektörler kullanılmayacaktır.
    26-  Kullanıma hazır enjektörlü aşılar hariç, her aşı için ayrı ve steril bir enjektör kullanılacaktır.
    27-  DaBT-İPA-Hib beşli karma aşısı dışındaki aşılar aynı enjektörde karıştırılmaz. Beşli karma aşıda ise aynı ambalajda bulunan liyofilize Hib aşısı sıvı formda olan DaBT-İPA ile sulandırıldıktan sonra kullanılır.
    28-  Aşı Sonrası İstenmeyen Etki (ASİE) izleme sisteminin gereği olarak yapılan tüm aşıların ve varsa sulandırıcılarının lot numarası da kayıt formlarına işlenecektir.
    29-  Miadı (kullanım süresi) önce dolacak veya son kullanma tarihi en yakın olan aşı ilk önce kullanılacaktır.
    30-  Daha önceki aşılama seanslarında açılmış aşıların diğer flakonlara karışmasını önlemek ve bunların öncelikli olarak kullanmasını sağlamak için buzdolabında “ilk kullanılacak kutusu” bulundurulacak ve orta rafta tutulacaktır.
    31-  Her aşı kendi sulandırıcısı ile sulandırılacaktır.
    32-  Kural olarak çok dozlu ambalajlarda açılan her aşı şişesinin üzerine açılış tarihi ve saati mutlaka yazılacaktır.
    33-  GBP’ de yer alan aşıların kullanım süreleri aşağıda belirtildiği gibi uygulanacaktır.
     
     
    Çok Dozlu Liyofilize Olmayan Aşılar:
     OPA ve Td aşıları aşağıdaki şartlara da uymak kaydı ile toplam süre 4 haftayı geçmemek üzere açıldıktan sonra birbirini izleyen 3 aşı seansında kullanılabilir.
    1*    Son kullanma tarihi geçmemiş olmalı,
    2*    Aşılar bu süre boyunca sürekli uygun soğuk zincir şartlarında saklanmış olmalı,
    3*    Aşı flakonları suyla temas gibi kontaminasyona maruz kalmamış olmalı,
    4*    Aşılama için dozlar flakonlardan alınırken steril teknikler kullanılmış olmalı,
    5*    Eğer varsa flakon üzerindeki VVM (Aşı Flakonu İzlemcisi) göstergesi kullanılabilir durumda olmalıdır.
                Yukarıdaki şartlar yerine getirilemiyorsa o aşı flakonu artık kullanılmamalıdır.      Gezici aşı uygulamalarında sahaya götürülen aşılardan hiç açılmamış flakonlar yukarıdaki şartları sağlamak kaydı ile dönüşte buzdolabına yerleştirilir ve öncelikle kullanılır. Açılmış flakonlar ise yukarıdaki şartları sağlamak kaydı ile aynı gün içerisinde kullanılabilir. 
              Çok Dozlu Liyofilize (sulandırılan) Aşılar:
    o   BCG aşısı sulandırıldıktan sonra (+2) – (+8)oC’de ve karanlıkta korunmak şartıyla 6 saat içinde,
                Tek Dozlu Liyofilize Aşılar:
    o   Tek dozlu Hib ve KKK aşısı sulandırıldıktan sonra hemen kullanılmalıdır.
    o   Tek dozlu Kızamık ve Kızamıkçık aşısı sulandırıldıktan sonra hemen kullanılmalıdır.
                Tek Dozlu Kombine Aşılar:
    o   Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio, Hemofilus influenza tip b içeren beşli karma aşıda, aynı pakette enjektör içerisinde sıvı formda DaBT ve İPA, ayrı flakon içinde liyofilize Hib bulunmaktadır. Liyofilize Hib aşısı sıvı formda olan DaBT-İPA ile sulandırıldıktan sonra hemen uygulanmalıdır.
              
                  Tek Dozlu Liyofilize Olmayan Aşılar:
    o   KPA tek dozluk kullanıma hazır enjektör içerisinde sunulmaktadır. Sıvı formda bulunan aşı kendi enjektörü ile uygulanmalıdır.
    o   DaBT-İPA (Difteri, aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio içeren dörtlü karma aşı) kullanıma hazır enjektör içerisinde sunulmaktadır. Sıvı formda bulunan aşı kendi enjektörü ile uygulanmalıdır.
    o   Tek dozluk hepatit B aşısı tek dozluk flakon veya ampul içerisinde sunulmaktadır. Tek kullanımlık enjektöre çekilmek suretiyle uygulanmalıdır.
     
    Açılmamış Flakonda Zayi Nedenleri Ve Açılmış Flakonda Fire Nedenleri
    Miadının geçmesi
    Aşı flakon izlemcisinde “kullanılamaz” durumu
    Sıcağa maruz kalma
    Donma
    Flakonlarda kırılma
    Hatalı sayım
    Çalınma vs.
    Sahadan dönen sulandırılmış/açılmış aşılar
    Enjektörlerdeki ölü boşluklar
    Yanlış sulandırma
    Flakon kapaklarının ıslanması gibi nedenlerle kontaminasyon şüphesi
    Uygulama sırasında meydana gelen kazalar
    Kullanım süresinin dolması
    Soğuk zincirde kırılma vs.
     
    34-  Aşıların nakil kaplarına yerleştirilmesi aşağıdaki kurallara göre yapılacaktır;
    1*           Aşı seansının yapılacağı veya gezici aşılama hizmeti planlandığı günün sabahı, ihtiyaç duyulan tüm buz aküleri buzluktan çıkarılmalıdır.
    2*           Buz aküleri buzdolabı dışında çalkalama sesi duyulana kadar bekletilmelidir. Örneğin -20ºC’ de donmuş bir buz aküsü için +20ºC olan bir odada yaklaşık 1 saat bekletmek gerekir. Buz akülerinin yeterince çözüldüğünü anlamak için sallandığında su sesi duyulmalıdır.
    3*           Buz aküleri uygun şekilde kurulandıktan sonra aşı nakil kabının içine yerleştirilmelidir.
    4*           Aşı ve sulandırıcılar aşı nakil kabının orta kısmına yerleştirilmelidir. Donmaya karşı hassas olan aşılar ve sulandırıcılar buz aküleri ile doğrudan temas etmeyecek şekilde yerleştirilmelidir. Aşı flakonlarının buz akülerine direk temasını engellemek için köpük, sünger veya kalın karton kullanılmalı ya da flakonlar kendi karton ambalajları ile yerleştirilmelidir.
    5*           Uzun ömürlü aşı nakil kabında aşı flakonlarının yanına termometre ve donma göstergesi konulmalı, üst kısımlarına da buz aküsü yerleştirilmelidir.
    6*           Kısa ömürlü (askılı) aşı nakil kabına aşı flakonlarının yanına termometre yerleştirilmelidir.
    7*           En üste de köpük yerleştirerek kapak kapatılmalıdır.
    8*           Aşı seansında açılan aşıların da buz aküleri ile direk teması engellenmelidir.
     
    35-  Buz Akülerinin Kullanımı:
    Buz aküleri aşı nakil kabına uygun olacak ve yeterli miktarda buz aküsü bulundurulacaktır. Buz aküsünü dondururken, buz aküsü ağzında bir miktar boşluk kalacak kadar su ile doldurulacak ve kapağı sıkıca kapatılarak, akıtıp akıtmadığı kontrol edilecekdir. Buz aküleri aralarında hava dolaşımına izin verecek (buzdolabı yerleşim şeması), yan yüzleri açıkta kalacak ve çok sıkışık olmayacak şekilde buzluğa yerleştirilerek evaporatör ile uygun olarak etkileşmesi sağlanacaktır. Buz aküleri en az 24 saat dondurulacaktır. Aşılama seansından sonra buz aküleri tekrar donması için buzluğa yerleştirilecektir.
    36-  Buzdolabı ısısının takibi;
     
    Buzdolabı ısısının takibi için en az 1 adet sürekli ısı kaydeden ve belirlenen ısı aralığının (+2 / +8) dışına çıktığında uyarı veren termometre ve bir ısı takip çizelgesi gereklidir. Isı takip çizelgesini izlerken şu hususlara dikkat edilmelidir;
    ·        Buzdolabının ısısı günün en soğuk saatlerinde +2ºC ile +4ºC arasında olacak şekilde ayarlanmalıdır.
    ·        Sabah ve akşamları termometre kontrol edildiğinde +2ºC ile +8ºC arasında ise termostat doğru ayarlanmıştır.
    ·        Buzdolabı ısısı sabah ve akşam olmak üzere, hafta sonları da dâhil günde en az 2 kez kontrol ederek kaydedilmelidir.
    ·        Kış aylarında yalnızca gündüz ısıtılan sağlık kurumlarında bulunan buzdolapları gece en soğuk zamanda da kontrol edilerek termostat ayarı gerekiyorsa arttırılmalıdır çünkü dış ortam ısısının 0ºC’ye yaklaştığı durumlarda buzdolabı ısısı da kolaylıkla 0ºC’nin altına iner.
    ·        Sıcak iklimlerin hüküm sürdüğü bölgelerde buzdolabı güneş gören pencere kenarlarına yerleştirilmemeli, odanın daha serin olan bölgelerine yerleştirilmelidir. Böylece termostatı ayarlamak daha kolay olacaktır.
    ·        Dış ortam ısısı değişikliklerinin çok fazla olduğu, gece ile gündüz farkının buzdolabı ısısını +2ºC ile +8ºC arasında kontrol etmede zorluk yarattığı durumlarda buzdolabının içerisindeki tuzlu su dolu su kaplarının sayısı artırılmalıdır. Bu yöntemle gün içerisindeki kısa dalgalanmalar engellenmiş olunur.
    Buzdolabının ısısı çok yüksek seyrediyorsa (+8ºC’nin üzerinde);
    Buzdolabının doğru olarak çalıştığından emin olunmalıdır.
    ·         Buzdolabının kapısının doğru olarak kapandığından emin olunmalıdır. Kapının contaları deforme olmuş olabilir.
    ·         Buzluk kısmında bulunan aşırı karlanma soğutucu bölüme ısı geçişini engelliyor olabilir. Buzluktaki kar kalınlığı 0,5 cm yi geçmişse mutlaka karlanma çözülmelidir.
    ·         Buzdolabının termostatı daha soğuk ayara getirilmelidir.
    ·         Buzdolabı bozulmuş ve +2ºC ile +8ºC arası ısıyı sağlayamıyorsa tamir ettirilmeli veya yeni bir buzdolabı sağlanmalıdır.
    ·         Elektrik kesintilerinden sonra tekrar buzdolabı çalıştırılırken termostatı daha soğuk derecelere ayarlanmamalıdır, donmaya karşı hassas olan aşılar donabilir.
    ·         Sağlık kurumuna yeni aşı sevkiyatlarında buzdolabının termostatı daha soğuk ayarlara getirilmemelidir, aşılar donabilir.
    ·          Buzdolabının ısısı çok düşük seyrediyorsa (+2ºC’nin altında); Buzdolabının termostatı daha sıcak ayara getirilmelidir.
    ·         Buzluk kısmının kapağının uygun olarak kapanıp kapanmadığı kontrol edilmelidir.
    ·         Buzdolabında bulunan su bidonlarının sayısı artırılmalıdır.
    ·         Donmaya karşı hassas olan aşılar  (çalkalama testi ile) kontrol edilmelidir. Donmuş   iseler derhal imha edilmelidir.
    ·         Donma, aşılar için hafif ısı artışından daha zararlıdır.
     
    37-  GBP için gerekli aşı ve malzemeler sevk dönemlerinde ve düzenli aralıklarla Sağlık Müdürlüğü ve Toplum Sağlığı Merkezince dağıtılır. Aile Sağlığı Merkezinin bir aylık aşı ve antiserum ihtiyacı rezerv stok da gözetilerek belirlenecek ve bu sevk dönemleri dikkate alınarak hesaplanacaktır. Sevkiyat günü Aile Sağlığı Merkezine gelen aşı dağıtım aracından soğuk zincir sorumlusu tarafından aşı ve antiserumlar soğuk zincire uyularak teslim alınacaktır.
    38-  Olağanüstü durumlar, aşı sevkiyatında gecikme veya talepte beklenmedik artış olduğu durumlarda aşısız kalmamak için Aile Sağlığı Merkezinde bir haftalık aşı ve antiserum ihtiyacı kadar rezerv stok bulundurulacaktır.
    39-  Bu talimatta belirtilmeyen hususlarda; 13/03/2009 tarih ve 7941-2009/17 sayılı Genişletilmiş Bağışıklama Programı Genelgesi ve ilgili diğer mevzuat hükümleri ile bunlarda yapılacak değişiklikler uygulanacaktır.

  • STERİLİZASYON DEZENFEKSİYON TALİMATI


    1.AMAÇ
    ASM genelindeki sterilizasyon/dezenfeksiyon uygulamaları için sterilizasyon yöntemlerini, dezenfektan seçimi ve dezenfektanların kullanım ilkelerini belirlemektir.
     
    2.KAPSAM
    ASM deki tüm birimleri ve çalışanları kapsar.

    3.TANIMLAR
     TEMİZLİK: Mikroorganizmaların çoğalması ve yayılmasını önlemek için, yüzeylerin kir ve organik maddelerden fiziksel olarak uzaklaştırılmasıdır.
    STERİLİZASYON: Cansız maddeler üzerinde bulunan mikroorganizmaların, sporlar dahil tüm formlarının, çeşitli fiziksel veya kimyasal yöntemlerle öldürülmesi işlemidir.
     STERİLİZAN: Mikroorganizmaların sporlar dahil tüm şekillerini tahrip eden özel kimyasal maddelerdir.
    DEZENFEKSİYON: Cansız maddeler/yüzeyler üzerinde bulunan patojen mikroorganizmaların dirençli olanlar hariç yok edilmesi işlemidir.
    YÜKSEK DÜZEY DEZENFEKSİYON: Tüm vejetatif bakteriler, virüsler ve mantar sporları ile bakteri sporlarının bir kısmının eliminasyonunu sağlayan dezenfeksiyon seviyesidir. Yüksek düzeyde dezenfeksiyon, sterilizasyon olarak da ifade edilebilir.
    ORTA DÜZEY DEZENFEKSİYON: Tüberküloz etkenleri ve diğer vejetatif bakteriler, virüs ve mantarların çoğunun inaktive edildiği dezenfeksiyon seviyesidir.
    DÜŞÜK DÜZEY DEZENFEKSİYON: Tüberküloz etkenleri ve zarfsız virüslere etkisiz olan, ancak bir kısım vejetatif mikroorganizmaları inaktive edebilen dezenfeksiyon seviyesidir.
    DEZENFEKTAN: Cansız maddeler üzerindeki, bakteri endosporları  hariç  patojen mikroorganizmaların üremelerini durdurmak veya öldürmek amacıyla kullanılan kimyasal maddelerdir.
    SPOROSİD: Sporları da tahrip eden ajanlara verilen addır.
    DEKONTAMİNASYON: Cansız maddelerden patojen mikroorganizmaların uzaklaştırılması işlemidir. Kontamine malzemenin temizlik, dezenfeksiyon veya sterilizasyon ile kullanıma elverişli hale getirilmesidir.
    ASEPSİ: Steril ortam şartlarının korunması, enfeksiyon etkenlerinin steril dokulara girişinin önlenmesidir. Ortamın, yaraların mikroorganizmalar ile kontaminasyonunu önlemeye yönelik tüm önlemler asepsi terimiyle ifade edilir.
    ANTİSEPSİ: Deri ve mukoza gibi canlı yüzeyler üzerindeki, spor formları hariç tüm patojen mikroorganizmaların kimyasal maddeler uygulanarak yok edilmesidir.
    ANTİSEPTİK: Antisepsi amacıyla kullanılan kimyasal ajanlara verilen addır.
     
     
     KULLANILMIŞ ARAÇ VE GEREÇLERİN TOPLANMASI, ÖN TEMİZLİK VE DEKONTAMİNASYONU
     
    1.      Tek kullanımlık malzemeler kullanıldıktan sonra kullanım alanında uygun şekilde ayrıştırılıp uzaklaştırılmalıdır.
    2.      Aspiratör şişeleri ve benzeri sıvı atık içeren kaplar, taşıma sırasında dökülüp saçılmayı önlemek için, kullanım alanında boşaltılmalıdır.
    Steril edilecek aletler kullanımdan hemen sonra üzerindeki kaba kirden arındırılmalıdır.
    3.      Tüm bu işlemleri gerçekleştirecek personel  eldiven, maske, gözlük ve gereğine göre koruyucu önlük giymelidir.
     
     
    ALETLER TEMİZLİK VE DEKONTAMİNASYON YAPILMADAN ASLA STERİL EDİLEMEZ.
                                       
    YIKAMA VE STERİLİZASYONA HAZIRLIK
     
    1.      Kullanılmış tüm aletler sterilizasyon öncesi mutlaka yıkanmalıdır.
    2.      Yıkama işlemi elde yapılabilir.
    3.      Enzimatik temizleyiciler kullanıldığında, enzimin aktif olduğu sıcaklık derecesine dikkat edilmelidir.
    4.      Elle yıkamada kullanılan fırçalar, yıkama tankları vb. ekipman her kullanımdan sonra temizlenip dezenfekte edilmelidir.
    5.      Yıkamadan sonra mutlaka etkili bir durulama yapılmalı, aletler üzerinde sterilizasyonu engelleyen ve daha sonra kullanım sırasında hastaya zarar verme riski olan deterjan vb. kalıntıların kalmamasına özen gösterilmelidir.
    6.      Son durulama suyu mutlaka kireçsiz, yumuşatılmış olmalı, olanak varsa tüm yıkama işlemlerinde yumuşak su kullanılmalıdır.
    7.      Yıkamada görevli personel su geçirmez koruyucu giysi ve eldiven giymeli, genel koruyucu önlemleri uygulamalıdır.
    8.      Çok parçalı aletler demonte edilerek yıkanmalı, yıkama sonrasında parçalar birleştirilerek fonksiyon kontrolü yapılmalıdır.
    9.      Eklemli aletler açık şekilde yıkama tepsilerine yerleştirilmeli, sivri aletlerin uçlarını koruyan lastik bantları çıkartılmalıdır.
    10.  Küçük parçalar birbirine bağlanarak temizlenmesi güç hale getirilmemelidir.
    11.  Yıkama kaplarına çok fazla alet yerleştirilmemeli, büyük parçalar küçükleri örtecek şekilde konmamalıdır.
    12.  Alet ve malzemeler kurutulmadan paketlenmemelidir.
    13.   Aletlerin temiz, kuru ve çalıştığından emin olunmalıdır.
    14.  Hareketli parçaları olan aletlerde yıkamadan sonra ek yerleri suda çözünen yağlarla yağlanmalıdır.
    15.  Aşınma, paslanma, deformasyon ya da başka tür bir hasar görülen aletler kullanım dışı bırakılmalıdır.
     
     Tablo 1; ASM de kullanılan araç-gerece göre yapılacak sterilizasyon ve dezenfeksiyon gereklilikleri sunulmuştur
     
    Kritik araç-gereçler Yarı kritik araç-gereçler Kritik olmayan araç-gereçler
    Steril vücut dokuları, sıvıları veya vasküler sistemle temas eden araç-gereçler

            Cerrahi aletler
     
     
    Mutlaka STERİL olmalıdır
     
     
    Bütünlüğü bozulmuş cilt veya mukoza yüzeyleri ile temas eden araç-gereçler
            Laringoskop vb.
     
     
     
     
     

    STERİLİZASYON veya YÜKSEK DÜZEY DEZENFEKSİYON
    Sağlam ciltle temas eden ama mukoza teması olmayan araç-gereçler
     

    Tansiyon aleti, stetoskop, çarşaflar, yatak başlıkları vb.
     
     
     
     

    ORTA veya DÜŞÜK DÜZEYDE DEZENFEKSİYON veya sadece su ve deterjan ile basit TEMİZLİK

     
       Tablo 2; Aletlerin sınıflandırılması ve sterilizasyon/dezenfeksiyon yöntemleri

    Kritik Aletler Cerrahi aletler -Isıya dayanıklı olanlar için etüv ile
    sterilizasyon
    -Isıya dayanıksız malzeme için %10 çamaşır suyu ile dezenfeksiyon
     
     
    Tek kullanımlık aletlerin yeniden kullanımında (re-usable aletler) uygulamalar sürecinde protokole titizlikle uyulmalıdır
    Yarı Kritik
    Aletler
    Laringoskop bladleri, ambu mask, % 10 çamaşır suyu ile dezenfeksiyon Dezenfeksiyon sonrası çeşme suyu ile durulanmalı, kurutulmalı ve dolapta saklanmalıdır
    Kritik
    Olmayan
    Aletler
    Tansiyon aleti manşonu, EKG kablo ve probları, tutucuları, steteskop, ilaç kadehleri 1/100 dilüe çamaşır suyu ya da %70 alkol ile silinir Çamaşır suyu sadece sert ve düzgün yüzeyler için uygundur. Deri, mukoza ve göz irritasyonu yapabilir ve metal yüzeylerde korozyon yapabilir
     
     
    Nemlendiriciler Tek kullanımlık olması önerilir Mutlaka içine steril su konulmalı. Sabit nemlendiriciler kullanılıyor ise her hastadan sonra çıkarılmalı 1/10 çamaşır suyu ile dezenfekte edilmeli, kullanılmadığında rezervuarları kuru olarak tutulmalıdır
     
     
    Medikasyon nebülizatörleri Tek kullanımlık olması önerilir. Aynı hastada tedavi sonuna kadar kullanılabilir Alkolle silinip kuruduktan sonra kullanılabilir
     
     
    Kumaş ve tekstil malzemeler % 3 H2O2 kullanılır. Sağlanamadığı takdirde 1/100 çamaşır suyu kullanılabilir  
     
    *Yukarıdaki işlemler mekanik temizlik sonrası yapılır.
     
               
                             DEZENFEKSİYON  UYGULAMASI
     
     Dezenfeksiyon İşlem Basamakları
    KULLANILMIŞ ARAÇ VE GEREÇLER
     
    İLK YIKAMA
      DEKONTAMİNASYON
    (deterjan, düşük düzey dezenfektan, proteolitik özellikte madde ile)
     DURULAMA
     DEZENFEKSİYON
     DURULAMA VE ARINDIRMA
     KURULAMA
     AMBALAJLAMA VE SAKLAMA
     
     
     DEZENFEKSİYON İŞLEM BASAMAKLARINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
     
     
    1. Etkili bir dezenfeksiyon için dezenfeksiyon işleminin her basamağındaki uygulamalar kurallara uygun ve belirli standartta yapılmalıdır.
    2. Tüm bu işlemleri gerçekleştirecek personel  ilk olarak kişisel koruyucu ekipmanlarını (eldiven, maske, gözlük ve gereğine göre koruyucu önlük) giymelidir.
    3. Dezenfekte edilecek araç ve gereçler kullanımdan hemen sonra üzerindeki kaba kirden arındırılmalı ve uygun bir deterjan, dezenfektan veya enzimatik solüsyon kullanılarak dekontamine edilmelidir.
    1. Isıya dayanıklı kritik yada yarı kritik aletler etüv ile steril edilir
    2. Dezenfekte edilecek çok parçalı, lümenli, kompleks yapılı malzemeler demonte edilerek dikkatlice yıkanmalı, tüm lümenlerden dekontaminasyon solüsyonu geçirilmeli ve organik atıklar tamamen uzaklaştırılmalıdır.
    3. Ön temizlikten sonra aletler lümen içleri dahil bol su ile durulanmalıdır.
    4. Durulama işleminden sonra aletlerin nemi kurutulmalıdır. Yüksek düzey dezenfektan içerisine konulmadan önce aletin suyu mutlaka giderilmelidir. Aletin ıslaklığı dezenfektanı sulandırarak etkin yoğunluğun azalmasına neden olabilir
    5. Temiz ve kuru aletler uygun dezenfektan solüsyon içerisine tamamen batırılmalıdır.
    6. Dezenfektan çözeltilere daldırma sırasında aletin boşluklarında hava kabarcıklarının kalmamasına dikkat edilmelidir.
    7. Lümenli aletlerde tüm lümenlerden dezenfektan solüsyon geçirilmelidir.
    8. Cilt ve gözlere toksik etkisinden dolayı dezenfektan solüsyonları kapalı kaplarda kullanılmalıdır.
    9. Yüksek düzey dezenfektan içine tamamen batırılarak önerilen sürede  bekletilir. Tüm iç ve dış yüzeylerin dezenfektan solüsyon ile temas etmesi gereklidir
    10. Belirtilen yeterli sürede aletler dezenfektan solüsyonu içinde bekletilmeli, uygun süre bekledikten sonra çıkarılan aletler bol su ile durulanmalı ve iyice kurutulmalıdır.
    11. Dezenfekte edilmiş aletler derhal kullanılmalı ya da tekrar kontamine olma ihtimalini en aza indirecek şekilde saklanmalıdır.
    12. Sulandırılmış dezenfektanlar uzun süre bekletilmemelidir. Bekletilme süresi üretici firmanın önerisini aşmamalıdır.
     
      Tablo 4;  ASM de bulunan yüzey dezenfektanı olarak hipokloritler
     
    Org. mad.
    etkilenme
    Tüberkülosit etki Avantajları Dezavantajları Kullanım
    + + -Hızlı etkili
    -Geniş etki spektrumu
    -Ucuz
    -Toksisitesi az
    -Yüzeylere fikse olmuş
    mikropların, biofilm
    tabakasının
    Uzaklaştırılmasında etkilir.
    -Organik maddelerden oldukça
    etkilenir
    -Koroziv
    -Stabil değildir
    -Amonyak ve asitlerle toksik
    bileşikler oluşturur
    -Tekstil ürünlerinin rengini
    giderir.
    -Günlük temizlik için
    1/100 oranında
    sulandırılır
    -Yoğun kontaminasyonda
    1/10 oranında sulandırılır
    -Başka temizlik
    ürünleriyle
    karıştırılmamalıdır.
    Çözelti hazırlandığı gün kullanılmalıdır.
     
    Tablo5;  antiseptik bileşikler (el ve cilt)
     
      Org. mad. etkilenme Tüberkülosit etki Avantajları Dezavantajları
    Alkoller (%60-90)
    % 70’lik etil alkol, n-propil alkol ve izopropil alkol
    Hafif + -Çabuk etkili
    -Toksik-allerjik etkileri yok -Su ve kurutma gerektirmez -Diğer dezenfektanlarla (iyot, klorhekzidin...) etkili kombinasyonlar -Cilt-el antisepsisi ve temiz sert yüzeylerin dezenfeksiyonu için uygun
    -Çabuk buharlaşır
    -Farkedilmez
    -Yanıcı
    -Kalıcı (rezidüel) etkisi yok
    -Penetrasyonu zayıf
    -Temiz şartlarda etkili
    -Uzun süreli kullanımda cildi kurutabilir
    -Mercekli aletlerin montaj materyalini
    bozabilir, lastik-plastik malzemeyi
    sertleştirebilir.
    İyodoforlar
    (povidon
    iyot)
    Aktif maddesi %10 povidon iyot ve %7.5 povidon iyot
    + + -İyot’un ağır koku, tahriş edici etki
    ve kalıcı boyama özelliklerini
    göstermezler.
    -Hem antiseptik ve hem de
    dezenfektan olarak kullanılabilirler.
    -Deterjanlarla (noniyonik ve
    katyonik) kombine etki gösterirler.
    -Nispeten yavaş etki gösterirler.
    -Kan varlığında aktivitelerini büyük ölçüde
    kaybederler
    -Metallere koroziv etki yapabilir.
    -Nadiren iyot alerjisi oluşturabilir
    -Cilt,göz irritasyonu yapabilir.

     
       

    ALETLER steril edilmeden temizlenebilir ancak temizlenmeden asla STERİL EDİLEMEZ


    Tablo 6; Çamaşır Suyu Kullanım Tablosu 

    Ürün
     
    Kullanım Dilüsyon Klorin miktarı  Oran
     
    Çamaşır suyu (% 5 sodyum hipoklorit
    50 000 ppm)
    Kan dökülmesi 1 ölçek ÇS
    9 ölçek su
    % 0.5
    5000 ppm
    1/10
    Yüzey temizliği
     
    1 ölçek ÇS
    50 ölçek su
    % 0.1
    1000 ppm
    1/50
    1 ölçek ÇS
    100 ölçek su
    %0,05
    500ppm
    1/100
    Gıda yüzeyleri 1 ölçek ÇS
    200 ölçek su
    % 0.025
    250 ppm
    1/250
    Alet temizliği
    (prion)
     
     
    1 ölçek ÇS
    1 ölçek su
    Dilüe etmeden
    % 2.5
    25 000 ppm
    % 5
    50 000 ppm
     
     
    Çamaşır suyu (% 2.5 sodyum hipoklorit
    25 000 ppm)
    Kan ve vücut sekresyonlarının dökülmesi,
     
    Kontamine olmuş araç ve gereçlerin dezenfeksiyonu,
     
    Temizlik amacıyla kullanılan paspas, kova vb. malzemelerin kullanım sonrası temizliği
     
    1 birim Na-hipoklorid +
     4 birim su
     
    5 000 ppm
     
    1/10
    Yer-yüzey dezenfeksiyonu Ana depoda hazırlanan
    5 000 ppm’lik solüsyondan
    1 birim + 9 birim su
     
    500 ppm 1/100
     
          
     
        DEZENFEKTANLARIN KULLANIMINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ÖZELLİKLER
     
     1.                  Saf dezenfektanlar kullanılmadan önce önerilen oranlarda sulandırılmalıdır. Sulandırma bir miktar suya göz kararı ile ya da kapak sayısı ile değil, ölçü kullanılarak yapılmalıdır.
    2.                  Kullanım amacına göre aynı dezenfektan farklı dozlarda dilüe edilmesi gerekebilmektedir.
    3.                   Malzemelerin öncelikle kaba temizliği yapılmalı ve ayrılabilen parçaları ayrılmalıdır.
    4.                   Malzeme ıslaksa, dezenfektanın yoğunluğunun azalmaması için kurulandıktan sonra dezenfektan solüsyonuna atılmalıdır.
    5.                  Dezenfektanın etki süresi iyi bilinmeli, önerilen temas süresine uyulmalıdır.
    6.                   Solüsyonlar uzun süre bekletilmemeli, günlük tüketilecek miktarlarda hazırlanmalı, hazırlandığı kaplar önceden temizlenmeli ve mümkünse steril olmalıdır
    7.                   Dezenfektan solüsyon eksildikçe üzerine ilave yapılmamalıdır.
    8.                   Solüsyonların saklandıkları kapların kapakları mantar içermemeli (mantar kapaklarda mikroorganizmalar hızla ürdeğinden), kapaklar ya metal ya da plastik olmalıdır.
    9.                  Solüsyon güneş ışığından korunmalı ve havayla uzun süre temas etmemeli, solüsyonlar şeffaf  olmalı ve ağzı sıkıca kapalı kaplarda saklanmalıdır.
    10.               Dezenfektanları temizlikte kullanmak direnç mikroorganizmaları ortaya çıkardığı gibi ekonomik açıdan da zararlıdır.
     
     
    DEZENFEKSİYON VE STERİLİZASYON İŞLEMLERİNDE AİLE SAĞLIĞI ELEMANINA DÜŞEN SORUMLULUKLAR
     
    1.      Sterilize veya dezenfekte edilecek aletlerin mekanik temizliği iyi yapılmalıdır.
    2.      Kullanılacak dezenfektanların sulandırılması doğru yapılmalıdır.
    3.      Dezenfektanların son kullanım tarihleri kontrol edilmelidir.
    4.      Isıya dayanıklı tüm gereçler sterilize edilmelidir.
    5.      Her hasta için ayrı pansuman malzemesinin kullanımı sağlanmalıdır.
    6.      Steril malzeme hemen kullanılmayacak ise iyi koşullarda depolanmalıdır.
    7.      kirli ve temiz ajanların ayırımı yapılmalıdır.
    8.      Steril edilecek malzeme yerleştirilirken aralarında sıcak hava akımının geçmesine izin verecek ölçüde yeterli boşluk bırakılmalıdır
    9.      Isı ile sterilizasyonda, sterilizatörlerin sıcaklık dereceleri ve işlemin süresi doğru ayarlanmalıdır.
     
     
     
     
     
     
     
     

  • AŞILAR HAKKINDA FAYDALI BİLGİLER


    İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri v.b. mikropların hastalık yapma karakterlerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin (toksinler) etkilerinin ortadan kaldırılarak, geliştirilen biyolojik maddelere aşı denir.
    Aşı, insanları hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır.
    Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma yöntemi geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında da bu yöntemle savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu kişi artık o hastalığa karşı bağışıktır. Bağışıklama, aşıyla önlenebilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır.
    Aşı Nasıl Etki Eder?
    Aşılar, belirli bir hastalığa yakalanmadan önce kişilere ulaşıp onların bağışıklanmalarını sağlamak amacıyla verilir. Vücutta savunma mekanizmasını uyararak, hastalık etkenini tanıyan ve bu etkenle karşılaşıldığında onu yakalayıp yok eden koruyucu maddelerin (antikorlar) oluşmasını sağlarlar. Bu şekilde aşılanan kişi aşılandığı hastalıklara karşı bağışık yani dirençli olur. Oluşan direnç genellikle ömür boyu vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır.
    Aşılar hangi hastalıklardan korur?
    DaBT (karma aşı) difteri, boğmaca ve tetanozdan, polio aşısı çocuk felcinden, hepatit B aşısı Hepatit B’ye bağlı B tipi sarılık,  siroz ve karaciğer kanserinden, hepatit A aşısı A tipi sarılıktan, suçiçeği aşısı suçiçeği hastalığından, Hib aşısı H. influenza tip b’ye bağlı menenjit, zatürre ve orta kulak iltihaplarından, BCG aşısı veremden, KKK (Kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısı kızamığa bağlı zatürree, orta kulak iltihabı ve SSPE (subakut sklerozan panensefalit) hastalığından, doğumsal kızamıkçık sendromu ve kabakulaktan, Konjuge Pnömokok aşısı ise zatürree, beyin iltihabı ve kan zehirlenmesinden korur.
    Aşılar kaç kez uygulanmalıdır?
    Aşılarını uygun sayıda ve uygun aralıklarla almış çocuklar yeterince korunmuş olurlar.
    Uygulanan aşılar kişilere özel olan aşı kartına kaydedilmeli, bu aşı kartı ise mutlaka saklanmalıdır.
    Ülkemizde halen uygulanan çocukluk dönemi aşı takvimi aşağıdadır:
     
    Aşının Zamanında Yapılması Önemli midir?
    Aşıların zamanında ve uygun aralıklarla uygulanması çok önemlidir. Ancak aşı takviminde belirtilen aralıklara göre aşıları tamamlanamamış çocuklarda önceki aşı dozlarının tekrar yapılmasına gerek yoktur. Aradan uzun bir süre geçmiş olsa bile, aşılamaya bırakılan yerden devam edilir, eksik aşılı çocuk belirlendiğinde, yaşına uygun olarak aşıları tamamlanır.
    Aşı Yapılmazsa Ne Olur?
    Aşı ile önlenebilir hastalıkların sıklığı artar. Aşılanarak bağışık hale gelmiş bireylerin oluşturduğu toplumlar, hastalıkların yayılmasına karşı direnç gösterirler. Bu yolla henüz aşılanmamış, aşılanmaya engel oluşturan bir hastalığı olanlar da korunmuş olur.
    Kimler Aşılanmalıdır?
    Bütün çocuklar doğar doğmaz takvime uygun bir şekilde aşılanmaya başlanmalıdır. Aşılar sadece çocuklar için değildir. Birçok erişkin aşıyla kolaylıkla önlenebilen hastalıklar nedeniyle sakat kalmakta ya da ölmektedir. Bu nedenle her genç, yetişkin ve yaşlı kimse bağışıklamadan yararlanmalıdır. Bu nedenle sadece çocuklar değil bağışık olmayan tüm yetişkinler yaşlarına uygun olarak tetanoz, difteri, grip, pnömokok hastalıklarına karşı aşılanmalıdır. Bazı hastalıklar için risk grubunda kabul edilen erişkinler de sağlık kuruluşlarına başvurarak yapılması gereken aşılar konusunda bilgi edinmeli ve aşılanmalıdır. Hastalıklar açısından riskli ülkelere seyahat edecekler ise bölgenin özelliğine göre gerekli aşıları yaptırmalıdırlar. Ülkemizde yaşlı nüfusun giderek artmasıyla, kronik hastalıklar da da (kalp, akciğer, böbrek hastalıkları, şeker vb)  buna bağlı bir artış meydana gelmekte olup bu durum erişkin bağışıklamasının giderek daha da ön plana çıkmasına neden olmaktadır.  Bu nedenle erişkinler de kendileri için uygun aşılama şeması konusunda mutlaka bir hekime danışmalıdır. Ülkemizde bulunan düzensiz göçmenlerin 5 yaş altı nüfusunun aşılarının kayıt altına alınması, aşısız ve eksik aşılı olanların aşılarının tamamlanması; göçmenlere yönelik okul çağındaki çocukların (1.ve 8. Sınıf) aşılama çalışmalarının yapılması; göçmenlere yönelik gebe tetanozu ve risk grubu aşılarının yapılması önemlidir.
    Sağlık çalışanlarının bulaşıcı hastalıklar ile karşılaşma risklerinin yüksek olması nedeniyle gerek kendilerinin hastalıklardan korunması gerekse hizmet sundukları hastalara ve ailelerine hastalığı bulaştırma risklerinin ortadan kaldırılması amacıyla aşılanmaları özellikle önemlidir.
    Aşılar Nerede Uygulanır?  Aşı Ücretli Midir?
    Aşı uygulamaları, aile sağlığı merkezlerinde ve hastanelerde yapılmaktadır. Aşı takviminde yer alan aşılar Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşlarında ücretsiz olarak uygulanmaktadır.
    Sizlerden Beklentilerimiz;
    - Hayatın her aşamasında aşılamanın önemi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması; her yaştan insanın korunmasını sağlamak hedeflenmelidir.
    - Çocuklarımızın aşılanmasını sağlayalım. Aşılanma şansını kaçıranlar var ise aşılanmaları için sağlık kuruluşlarına götürelim.
    - Sağlıklı bir toplumun gereği için aşılama hizmetinin vazgeçilemez olduğu bilincini tüm kesimlere ulaştıralım.
    - Aşılama ile sağlıklı bir geleceğe doğru çocuklarımızla birlikte sağlıklı adımlar atalım.

  • POLİKLİNİK HİZMETLERİNDE ÖNCELİK SIRASI


    1)                Acil vakalar ( Ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlar ile ivedilikle tıbbi müdahale yapılması gerektiğine hekim tarafından karar verilen vakalar),
    2)                Engelli hastalar,
    3)                Hamileler,
    4)                Hizmetteki TSK, J.Gn.K.lığı ve S.G.K.lığı rütbeli personeli,
    5)                Harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malül ve gaziler ile aileleri,
    6)                65 yaş üstü yaşlılar,
    7)                Yedi yaşından küçük çocuklar,
    8)                Öncelikli olarak garnizon dışından sevkle gelenler olmak üzere, hizmetteki TSK,  J.Gn.K.lığı ve S.G.K.lığı personeli ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler,
    9)                Emekli TSK,  J.Gn.K.lığı ve S.G.K.lığı personeli ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler.

  • OBEZİTE , NEDEN OLDUĞU SAĞLIK SORUNLARI VE TEDAVİSİ


    Obezite; vücut sistemleri (endokrin sistem, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi, gastrointestinal sistem, deri, genitoüriner sistem, kas iskelet sistemi) ve psikososyal durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık problemlerine neden olmaktadır.

    Obezitenin neden olduğu sağlık sorunları/risk faktörleri :
    1-İnsülin direnci – Hiperinsülinemi
    2-Tip 2 Diabetes Mellitus
    3-Hipertansiyon
    4-Koroner arter hastalığı
    5-Hiperlipidemi – Hipertrigliseridemi
    6-Metabolik sendrom
    7-Safra kesesi hastalıkları
    8-Bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme kanserleri, erkeklerde ise kolon ve prostat kanserleri )
    9-Osteoartrit
    10-Felç
    11-Uyku apnesi
    12-Karaciğer yağlanması
    13-Solunum zorluğu
    14-Gebelik komplikasyonları
    15-Menstruasyon düzensizlikleri
    16-Aşırı kıllanma
    17-Ameliyat risklerinin artması
    18-Ruhsal sorunlar (Anoreksiya nevroza (yemek yememe) veya Blumia nevroza (kusarak yediği besinlerden yararlanmama), Binge eating (tıkınırcasına yeme),  gece yeme sendromu gibi ortaya çıkabilir veya bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik doyum sağlamaya çalışma)
    19-Toplumsal uyumsuzluklar
    20-Özellikle sık aralıklarla ağırlık kaybetme ve kazanma sonucunda deri altı yağ dokusunun fazla olması nedeniyle deri enfeksiyonları, kasıklarda ve ayaklarda mantar enfeksiyonları
    21-Kas-iskelet sistemi problemleri
    OBEZİTE TEDAVİSİ
    Obezite oluşmadan korunma büyük önem taşımaktadır. Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocuk ve adolesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle aile, okul ve çevre yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidr. Obezite tedavisi, bireyin kararlılığı ve etkin olarak katılımını gerektiren, tedavisi zorunlu, uzun ve süreklilik arz eden bir süreçtir. Obezitenin etiyolojisinde pek çok faktörün etkili olması, bu hastalığın önlenmesi ve tedavisini son derece güç ve karmaşık hale getirmektedir. Bu nedenle obezite tedavisinde hekim, diyetisyen, psikolog, fizyoterapistten oluşan bir ekip gerekmektedir.
    Obezite tedavisinde amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteye ilişkin morbidite ve mortalite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.  Vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır.
    Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler 5 grup altında toplanmaktadır. Bu yöntemler;
    1.Tıbbi beslenme (diyet) tedavisi,
    Obezitenin tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi anahtar rol oynamaktadır. Obezitede beslenme tedavisi ile:
    Vücut ağırlığının, boya göre olması gereken (BKİ= 18.5 – 24.9 kg/m2) düzeye indirilmesi hedeflenmelidir. Tıbbi beslenme (diyet) tedavisinin bireye özgü olduğu unutulmamalıdır. Başlangıçta belirlenen hedefler, bireyin olması gereken ideal ağırlığı olabildiği gibi, ideal ağırlığının biraz üzerinde de olabilir.
    Uygulanacak zayıflama diyetleri yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri ile uyumlu olmalıdır. Amaç, bireye doğru beslenme alışkanlığı kazandırılması ve bu alışkanlığını sürdürmesidir.
    Vücut ağırlığı boya göre olması gereken (BKİ= 18.5 – 24.9 kg/m2) düzeye geldiğinde tekrar ağırlık kazanımı önlenmeli ve kaybedilen ağırlık korunmalıdır.
    2.Egzersiz tedavisi
    Egzersiz tedavisinin ağırlık kaybını sağlamadaki etkisi halen tartışmalı olsa da, fiziksel aktivitenin yağ dokusu ve karın bölgesindeki yağlanmayı azalttığı, diyet yapıldığında görülebilen kas kütle kayıplarını önlediği kesin olarak kabul edilmektedir. Egzersiz tedavisi ile,  tıbbi beslenme tedavisini destekleyici nitelikte bireylerin ağırlık kazanımları engellenebilmekte, zayıflama ve tekrar ağırlık kazanmanın önlenmesi sağlanmaktadır.
    Yetişkinlerin her gün ortalama 30 dakika orta şiddette egzersiz yapması önerilmektedir. Bu düzey bir aktivite günlük 840kj (200kkal) enerji tüketimini sağlar.  Obez kişilerde her gün fiziksel olarak aktif olmak amaçlanmaktadır. Enerji harcaması kişinin vücut ağırlığı ve aktivite şiddetine göre değişir.
    Egzersiz tedavisinin temel ilkeleri :
    Egzersizin Türü ; Yürüyüş, Günlük Yaşam Aktivitelerinde Artış, Direnç Egzersizleri
    Egzersizin Sıklığı; Her gün veya en az 5 gün/hafta
    Egzersizin Süresi; 40-60 dk/günde 1 kez, 20-30 dk/günde 2 kez
    Obez bireyde, egzersiz programının uygulanmasında dikkat edilmesi gereken en önemli konular, enerji harcamasını artırırken yaralanma riskinin en düşük düzeyde tutulmasıdır. Önerilen egzersiz programı, bireye özgü olmalı, eğlenceli, uygulanabilir ve bireyin günlük yaşam alışkanlıkları ile uyumlu olmalıdır.
    3.Davranış değişikliği tedavisi
    Vücut ağırlığının denetiminde davranış değişikliği tedavisi, fazla ağırlık kazanımına neden olan yemek yeme ve fiziksel aktivite ile ilgili olumsuz davranışları olumlu yönde değiştirmeyi veya azaltmayı, olumlu davranışları ise pekiştirerek yaşam biçimi haline gelmesini amaçlayan bir tedavi şeklidir. 
    4.Farmakolojik tedavi
     5.Cerrahi tedavi

  • SİGARANIN ZARARLARI VE NASIL BIRAKILABİLİRSİN


        Tütün mamulleri nikotin içermektedir ve bu madde beyinde her geçen gün artan nikotin isteğine yol açan yüksek seviyede bağımlılık yapmaktadır.
        Ülkemizde sigaranın sebep olduğu ölümlerin sayısı trafik, terör, iş kazasına bağlı diğer ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır.
      Sigara tiryakiliği en öldürücü toplumsal zehirlenme olayıdır. Her bir sigarada vücut için zehirli, tahriş edici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı formaldehit, siyanür, amonyak, karbonmonoksit, naftalin, kadminyum, aseton gibi 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır.
                                          SİGARAYI NASIL BIRAKABİLİRİM
    • Sigarayı bırakamayacağınızı asla düşünmeyin ve karamsarlığa izin vermeyin.
    • Bırakmak için kendinize bir gün belirleyin ve bırakma konusundaki kararlılığınızı yakınlarınıza bildirin.
    • Sigarayı bırakmayı isteme nedenlerinizi yazın ve görebileceğiniz bir yere asın, yanınızda taşıyın.
    • Sigarayı hatırlatacak eşyaları (çakmak, sigaralık, küllük gibi) kaldırın. Cebinizde veya çantanızda sigara ve çakmak taşımamaya özen gösterin.
    • Sigara içme isteği uyandıracak ortamlardan bir süreliğine uzak durun.
    • Şiddetli sigara içme isteği geldiği zaman biraz dolaşın, oda değiştirin. Bir meyve yiyin ya da su için. Sigarayı neden bıraktığınızı hatırlayın. Derin nefes alıp verin. Bu istek beş altı dakika sonra geçecektir.
                                        SİGARANIN ZARARLARI
      Akciğer kanserlerinin % 95’i sigara içiminden kaynaklanmaktadır. Sigara içmeyenlerde tütün dumanına maruz kalma, akciğer kanserini %32 oranında artırmaktadır. Ayrıca, ağız, dil, yutak, gırtlak, tükürük bezi, diş eti, akciğer, bronş, yemek borusu, mide, karaciğer, pankreas, bağırsak, anüs, böbrek, mesane, penis, vulva, rahim ağzı ve kan kanserlerine de sebep olmaktadır. Sigara dumanındaki zararlı maddeler ağız yolu ile içeri çekildiği için yanak, dudak, yutak ve gırtlak bölgelerine yapışarak oradaki dokuları zamanla tahrip ederler. Sonuç olarak sigara, bu bölgelerde ağrılı ve tedavisi zor kanserlerin gelişmesini kolaylaştırır.
      Yemek borusu kanseri gelişme riski 5–10 kat arttırmaktadır. Mide kanseri gelişiminde %20–35 oranında etkisi vardır. Pankreas kanseri gelişiminde risk faktörüdür.
     Sigara içenlerde mesane kanseri riski 3-5 kat artar.
     Sigara içenlerin kanserden ölüm oranı, içmeyenlerinkine göre 15 ile 25 kat fazladır.
     Sigara akciğer fonksiyonlarını bozar. Öksürük, balgam, hırıltılı solunum, nefes darlığı yapar. Fiziksel performansı ve egzersiz yeteneğini bozar. Astıma zemin hazırlar.       Astımın tedavisini zorlaştırır ve ciddi astım krizlerine yol açar.
     Sigara kullanımı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, felç, damar tıkanıklıkları, kalp krizi, kalp yetmezliği ve kalp ritim problemlerine yol açmaktadır.
     Sigara içenlerde kalp krizi riski 2,5 kat artmakta ve sigara kullanımı hipertansiyonun oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Pasif sigara dumanıda kalp krizi riskini arttırmaktadır.
     Sigara içenlerde beyin damar hastalıkları oluşur. Beyin kanaması 2 kat, Felç 3 kat, beyin sapı kanamaları 4 kat daha fazladır ve erken bunamaya yol açar.
     Sigara vücudun bağışıklık sistemini baskılar. Enfeksiyon hastalıklarının tedavisini zorlaştırır.
     Sigara kullanımı mide ve on iki parmak bağırsağı ülserleri, kronik gastrit, reflüye yol açar.
    Sigara ve diğer tütün ürünlerini içmek ya da çiğnemek, dişlerin üzerinde katran artıklarına veya koyu kahverengi lekelere, damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlara, dişeti hastalıklarına, kötü ağız kokusuna, siyah dil görüntüsüne, ağızda doku bozukluklarına, dişeti çekilmesine, ağız kanserlerine yol açar.
      Hamilelik süresince sigara içmiş annelerin bebekleri içmemiş annelerin bebeklerinden 200–250 gr daha düşük ağırlıkla doğmaktadır. Tütün dumanına maruz kalmak, düşük, ölü doğum, düşük doğum ağırlığı vakalarına neden olmaktadır. Ölü doğum, ani bebek ölüm sendromu, büyüme gelişme geriliği, havale, alerjik hastalıklar, akciğer gelişme bozukluğu, solunum yolu enfeksiyonları, astım, kronik bronşit, akciğer kanseri gelişme riskini artırır.
     Sigara kullanan veya sigara dumanına maruz kalan genç kadınlarda meme kanseri riski %90 artmaktadır. Menopoz öncesi kadınlarda 2,6 kez daha fazla meme kanserine yakalanma riski vardır. Sigara ayrıca adet düzensizlikleri, kısırlık, erken menopoz, kemik erimesi, dış gebelik, erken doğum, düşük risklerini artırır.
     Erkeklerde mesane ve prostat kanserine, cinsel isteksizliğe yol açabilir. Sperm kalitesini bozar.
     Sigarayı bırakan kişilerde olumlu etkiler ilk saatlerden başlayarak görülür. İlk saatlerde kandaki karbon monoksit düzeyi azalır ve bu durum kalp bakımından olumludur. Sigarayı bırakanlarda ilk birkaç gün içinde koku ve tat alma duyuları normal hale gelir. İlk yıllarda akciğerlerin işlevi düzelmeye başlar, kalp krizi geçirme riski hızla azalır. Sigaranın bırakılmasından 5 yıl sonra kalp krizi geçirme riski sigara içmeyenler düzeyine iner. Sonraki yıllarda çeşitli kanserlerin meydana gelme riski azalır ve sigaranın bırakılmasından sonra 10-15 yıl geçince kanser ve felç riskleri de sigara içmeyenlerin düzeyine inmiş olur.
                                                                  PASİF İÇİÇİLİK
      Kendisi sigara içmediği halde çevrede bulunan diğer kişilerin içtikleri sigara dumanından etkilenen kişilerin de sağlığı tehlike altındadır. Sigara dumanından pasif olarak etkilenenlerde kalp hastalığı, akciğer kanseri ve felç  riskinin yüksekdir. 
     Başkalarının tütün dumanına maruz kalmaları sonucu bebeklerde ve çocuklarda;  Ani bebek ölümleri , çocukluk dönemi kanserleri oluşur , solunum yolu enfeksiyonları ile orta kulak iltihabı ve astım krizi daha sık görülmektedir

  • HİPERTANSİYON


    Hipertansiyon sürekli anormal derecede yüksek olan kan basıncıdır. Tansiyon atardamarlarınızdaki kanın basıncıdır.
    Kan dolaşımı, içerisindeki basıncın sürekli olarak değiştiği kapalı bir sistemdir. Kalp dışarıya kan pompaladıkça her kalp atışı kasılma yüksekliğinde sistolik basınç denilen bir doruk noktasına yükselir. Daha sonra kalp atışından hemen önce ulaştığı diastolik basınç denilen bir alt seviyeye düşer. Diastolik basınç kalp atışları arasında gidip gelen bir basınçtır.
    Devir içerisindeki değişikliklere ek olarak fiziksel zorlama seviyesi, anksiyete , stres, duygusal değişiklikler ve diğer faktörler ile birlikte kan basıncı da sürekli değişme gösterir. Bu nedenle sadece bir kez yapılan ölçümler bir anlam ifade etmez ve kan basıncının farklı zamanlarda istirahat halinde kontrol edilmesi gerekmektedir. Kan basıncı milimetre cıva (mmHg) olarak ölçülür. Hipertansiyon genellikle zorlanma halinde 140 mmHg veya daha fazla sistolik kan basıncı (büyük tansiyon) veya dinlenme halinde 90 mmHg veya daha fazla diastolik kan basıncı (küçük tansiyon) olarak tanımlanır.
    Beslenme kontrolü ve egzersiz artışı gibi hayat tarzındaki değişiklikler kan basıncı artışı bulunan herkes için önemlidir.
    160 mmHg veya daha fazla sistolik basınç ve/veya 100 mmHg veya daha fazla diastolik basınç durumlarında genellikle ilaç tedavisi önerilir.
    Kan basıncı 140/90-160/100mmHg arasında olduğunda hayat tarzında değişikliklerin olması ve yüksek kolesterol, sigara veya geçmişteki bir felç veya kalp krizine yönelik bir risk bulunmaması koşuluyla tabletler gerekli olmayabilir.
    90–109 mmHg’lik diastolik basınç orta yaşlı yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 20’sinde bulunur. Gençlerde daha az yaşlılarda ise daha sık görülür. 110-129 mmHg ’lik diastolik basınç yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde dördünde görülür. Ancak yüksek kan basıncı bulunan ama bunun farkında olmayan çok sayıda insan olduğuna inanılmaktadır.
    Semptomlar
    Genel inanışın aksine atardamar, böbrek, beyin, göz veya başka bir bölgede ikincil komplikasyonlar gelişmedikçe yüksek kan basıncı (hipertansiyon) çok ender olarak semptomlara neden olur. Komplike olmayan yüksek kan basıncı baş dönmesi, baş ağrısı, bitkinlik, burun kanamaları veya yüz kızarmasına neden olmaz.
    Nedenler
    Vakaların yaklaşık %90’ında hipertansiyonun nedeni bilinmemektedir, bu gibi vakalarda buna birincil (esansiyel) hipertansiyon denir. Birincil hipertansiyon çok yaygındır ve yetişkin nüfusunun yaklaşık yüzde yirmisini etkiler.
    Yaşam tarzı ve genetik faktörlerin de payı olabilir. Erkekler de biraz daha yaygındır. Obez insanlar ve yüksek oranda alkol kullananların hipertansiyon geçirmeleri daha olasıdır. Stresinde bu durumda payı olabilir.
    Az sayıda insanda hipertansiyonun altında yatan nedenler arasında Cushing sendromu , böbrek hastalığı veya nadiren adrenalin bezindeki adrenalin üreten hücrelerin tümöre yakalanması gibi nedenler bulunur. Kombine ağız yoluyla alınan gebelik önleyiciler hipertansiyona neden olabilir. Hamile kadınlarda pre-eklampsi ve eklampsi potansiyel olarak ölümcül olan yüksek kan basıncına sebep olur.
    Kan basıncında meydana gelen genel bir artışın atardamarlara zarar verdiği bilinir; atardamarın zarar görmesi kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Atardamar zedelenmesi atardamarların esnekliğini etkileyerek onları katı ve sert hale getirir. Ayrıca atardamarların daralmasına neden olabilecek bir atardamar hastalığı olan ateroskleroz gelişimine de yardımcı olur. Atardamarlar yaş ile birlikte daha sert hale geldiğinden bu durum yaşlı insanlarda daha sık görülür.
    Teşhis
    Kan basıncı iki rakam kullanılarak ölçülür; önce sistolik (kalbin kasıldığı ve kanı vücuda gönderdiği anda atardamarlardaki basınç) ve sonra da diastolik (her kalp atışı arasında kalbin kanla dolduğu anda atardamarlardaki basınç).
    Kan basıncı şişirilebilir bir kolluk kullanılarak ölçülür. Bu kolluk kolun yukarı kısmını saracak şekilde yerleştirilir. Kolluk şişirilir ve doktor veya hemşire hava serbest bırakılırken kolluğun hemen altındaki atardamarı dinler. Kalp atışı duyulduğunda sistolik basınç kaydedilir. Ses kaybolduğunda ise diastolik basınç kaydedilir. Bazen otomatik bilgisayarlı kan basıncı ölçüm makinesi kullanılır.
    Bazı kimseler doktor ziyaretlerinde gergin olurlar ve bu durum kan basıncında geçici bir yükselmeye sebep olabilir. Bu nedenle kan basıncı üç ayrı durumda ölçülene kadar genellikle hipertansiyon teşhisi konulmaz. Kan basıncının düzenli kontrol edilmesi gerekir.
    Tedavi
    Hipertansiyon tedavisi yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ile gerekli görüldüğünde ilaç tedavisini kapsar. Çoğu hafif hipertansiyon vakasında kan basıncını normale düşürmek için yemek alışkanlıklarını değiştirme, düzenli egzersiz, az yağlı besinler yeme, sigarayı bırakma ve gerekli ise tuz ve alkol alımını azaltma yeterlidir.
    Bu değişikliklerin başarılı olmaması durumunda ilaç tedavisi gereklidir.
    Hipertansiyon tedavisinde üç temel ilaç türü kullanılır:
    İdrar sökücü ilaçlar idrara daha fazla su ve tuz katmak ve kan hacmini düşürmek üzere etki ederler ve böylece basıncı aşağı çekerler. İdrar sökücüler çoğu zaman yüksek kan basıncına yönelik ilk tedavi seçimidir.
    Beta- blokerler kalbi yavaşlatıp, daha yavaş atmasını sağlayarak kalbin hormon ve sinir kontrolüne müdahale ederler; böylelikle basıncı düşürürler.
    Şeker hastalığı geliştirme riskiniz bulunuyorsa kan damarlarınızı gevşetecek ACE inhibitörü denilen ilaçları kullanmanız tavsiye edilebilir.
    Son olarak ayrıca kalp damarlarınızı gevşetecek ve kanın daha serbest akmasına yardımcı olacak kalsiyum kanalı blokeri almanız da önerilebilir.
    Sorunun altında hormonal bozukluk gibi tıbbi bir neden yatıyorsa bu hastalığın tedavisi genellikle kan basıncının normal seviyeye düşmesi ile sonuçlanır.
    Tedaviniz düzenli olarak gözden geçirilmelidir. Yaşam tarzınızda değişiklikler yaptıysanız (Hastalığın önlenmesine bakınız) ve kan basıncınız normal seviyeye düştüyse doktorunuz belirli bir deneme süresi için ilaç tedavinizi kesmenizi tavsiye edebilir.
    Komplikasyonlar
    Komplikasyonları diğer hastalıklara oranla daha sık ölüme ve ciddi yetersizliğe neden olduğundan hiç kimse yüksek kan basıncını görmezlikten gelemez. Uzun süreli yüksek basınçlar yaşlanma sürecini artırır ve kan damarları için çok zararlıdır.
    Özellikle, atardamar sertleşmesinin atardamarların iç yüzeyindeki kolesterol plağı tortusu ve diğer materyaller ile ilişkilendirildiği öldürücü atardamar hastalığı ateroskleroz gelişimine katkıda bulunurlar.
    Batı dünyasının iki büyük ölüm nedeni olan koroner tromboz ve felç büyük risklerdir ancak yüksek kan basıncı da kalp, böbrek ve gözlere ciddi derecede zarar verebilir. Hipertansiyon araştırılmalı ve her yetişkin düzenli kontroller yaptırmalıdır. Neyse ki etkili ve yerinde tedavi bu ciddi komplikasyonlara yönelik ilave riski büyük oranda ortadan kaldırabilmektedir.
    Hastalığın Önlenmesi
    Yaşam tarzınızda değişikler yapın: daha az tuz içeren sağlıklı yemekler yiyin ve gerekirse kilo verin. Sigarayı bırakın, düzenli olarak egzersiz yapın ve alkol ve kafein tüketimini azaltın.
    Düzenli kan basıncı kontrolleri yapmak özellikle de ailenizde hipertansiyon geçmişi var ise çok önemlidir. Komplikasyonlar ortaya çıkmadan önce tavsiye veya tedavilere başlanabilir


  • ORUÇ TUTANLAR İÇİN SAĞLIKLI BESLENME ÖNERİLERİ


    Oruç Tutanlar İçin Sağlıklı Beslenme Önerileri
    1.Ramazan ayı süresince yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir. Yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlamak için 4 besin grubunda yer alan besinlerden yeterli miktarlarda tüketilmesi gereklidir. Bu dört besin grubu süt ve süt ürünleri, et- yumurta-kuru baklagiller grubu, sebze-meyve grubu ile ekmek ve tahıllar grubudur.
    2.Öğünler; sahur ve iftarda iki ana öğün ile , iftardan sonra 1-1.5 saat aralıklarla iki ara öğün olarak düzenlenmeli, azar azar küçük porsiyonlar şeklinde beslenilmelidir.
    3.Oruç tutanların mutlaka imsak saatine yakın bir zamanda sahur yapmaları sağlığın korunması açısından önemlidir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya gece yatmadan önce sahur yapmanın zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkarmaktadır. Bu da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır.
    4.Sahur da süt , yumurta, domates, salatalık, yeşil sebzeler ve tercihen tam buğday unundan yapılmış ekmekten oluşan hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün tercih edilmeli,  vücut direncini artırmak ve vücuda yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamak için sebze ve meyveler sık tüketilmelidir. Aşırı yağlı, tuzlu, şekerli ve unlu gıdalardan uzak durulması uygundur.  
    5.İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanılması, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edilmesi uygundur.  Yine enerji veren ancak kan şekerini dengeli bir biçimde yükselten besinler (beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, tam buğday ekmeği veya kepekli makarna gibi posalı besinler) tercih edilmelidir.
    6.Hava sıcaklığı nedeniyle kaybolan su ve mineral kaybını yerine koyabilmek amacıyla iftardan itibaren sahur sonuna kadar bol su ve sıvı (ayran, taze sıkılmış meyve suları, sebze suları vb.) alımına özen gösterilmelidir.
    7.İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine; yazın daha sıklıkla tercih edilebilecek sütlü tatlılar (sütlaç, güllaç, muhallebi, dondurma vb.) veya meyve tatlıları tercih edilmelidir.
    8.Ramazan’ın yemek kültürü açısından en bilinen özelliği iftar sofralarındaki çeşitlilik ve bolluktur. Oruç nedeniyle gün içinde kan şekerinde düşüş olduğundan özellikle iftarda hızlı yemek yenilmekte ve çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. İftar sofralarında bir insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabilmektedir. Beyin, doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verir. Çok hızlı yemek yenildiğinde bu süre zarfında yüksek miktarda, enerjisi yüksek besinler yenilebilir ve bu durum ilerleyen günlerde kilo alımına da zemin hazırlar. Bu nedenle yemekler yavaş yenilmeli, besinler ağızda iyice çiğnendikten sonra yutulmalıdır.
    9.İftar yemeğinden sonra kısa mesafeli yürüyüşler yapmak sindirime yardımcı olması açısından yararlı olmaktadır.  
    10.Yaz aylarında iftar veya sahur sofralarında yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı; yemekler ayçiçeği yağı, mısırözü yağı, fındıkyağı vb. bitkisel sıvı yağlar ile pişirilmeli, salatalarda zeytinyağı kullanımına özen gösterilmelidir. Ancak yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
    11.Beslenme düzenindeki değişikliklere bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için, yemeklerde lif oranı yüksek gıdalar (sebzeler, kurubaklagiller, kepekli tahıllar vb.) ve ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler tercih edilmelidir.
    12.Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulan potansiyel riskli besinler (et, yumurta, süt, balık vb.) açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir.
    Oruç tutmanın sağlıklı insanların metabolik dengesinde çok önemli değişiklikler yapmadığı, ancak bazı hastalıklarda (şeker hastalığı, karaciğer yetmezliği vb.) veya özel durumlarda (hamilelik ve emziklilik) olumsuz sonuçlar doğurabileceği göz ardı edilmemelidir. Kronik hastalığı olan kişiler, oruç tutmadan önce ilgili uzman hekime danışmalıdırlar.

  • OKUL ÇOCUĞUNDA SAĞLIKLI BESLENME


    Okul döneminde öğrencilerin okul başarısı yanında, büyüme ve gelişmeleri ile sağlıklı beslenmeleri de çok önemli bir husustur. Okul çağı döneminde, öğrencilerin bedensel ve zihinsel gelişimlerini en iyi şekilde tamamlamalarına ve ileriki yaşlarda sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmalarına destek olmak gerekir.
    Yapılan çalışmalarda, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğu ortaya konmuştur.
    Aileler çocuklarının yalnızca okul başarılarıyla değil, onların büyüme ve gelişmelerini izleme ve sağlıklı beslenme davranışları geliştirmeleriyle de yakından ilgilenmeli ve kendi beslenme alışkanlıkları ile örnek olmalıdırlar.
    Öğrencilere temel beslenme bilgilerinin verilmesi, öğrenilen bilgilerin davranışa dönüştürülmesi, yanlış beslenme alışkanlıklarına zamanında müdahale edilmesi ve beslenme davranışları ile örnek olma konusunda, velilerin yanı sıra, öğretmenlere de önemli sorumluluklar düşmektedir.
    Öğretmenler; Öğrenciler ile birlikte yeterli ve dengeli beslenme konusunda çeşitli etkinlikler (bilgi yarışması, sınıf gazetesi, beslenme köşesi vb.) düzenlemeli ve bu konunun öğrenciler arasında tartışılmasına zemin hazırlamalıdırlar. Öğrencilerin kahvaltı yapıp, yapmadıklarını sorgulamalı ve dışarıda açıkta satılan yiyecekleri tüketmemeleri konusunda sık sık uyarıda bulunmalıdırlar. Çocukların beslenme çantası içeriğinin, daha önce okullara Sağlık Bakanlığı tarafından önerilen menü örneklerine göre hazırlanması sağlanmalı ve içeriklerini sıklıkla kontrol edilmeleri gerekmektedir. Beslenme saatlerinde; peynir, yumurta, taze sebze ve meyve gibi besinler, gazlı ve diğer hazır içecekler yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suyunun tercih edilmesi konusunda çocukları uyarmalı ve bu konuda veliler ile işbirliği yapmalıdırlar. Öğrencilerin boy ve ağırlık artışlarını takip etmeli ve değerlendirmelidirler.
    Çocukların zihinsel, fiziksel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkıda bulunmak için çocuklara yönelik sağlıklı yaşam ve beslenme önerileri :
    Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan çeşitli besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi önerilmektedir.
    Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmeleri önemlidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, göz, cilt ve sindirim sistemlerinin sağlıklı olması için her gün en az 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.
    Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle, güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında
    son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, haşlanmış yumurta, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt, poğaça çocuklar için yeterli ve dengeli bir kahvaltı örneğidir.
    Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır.
    Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips vb. yağlı ve tuzlu besinler veya gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi çocukların sağlıklı beslenmeleri açısından daha yararlıdır.
    Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.
    Vücudun düzenli çalışması, tüketilen besinlerin vücuda yararlılığının artırılması, çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkı sağlamaları açısından fiziksel aktivitenin artırılmasına da önem verilmelidir. Bu nedenle, çocukların gerek okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir.
    Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir. Kirli eller, basit bir soğuk algınlığından ölümcül hastane enfeksiyonlarına kadar pek çok hastalığın nedeni olabilmektedir. Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten sonra, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince ellerini, ılık akan su altında sabun ile iyice ovuşturarak yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir.
    Çocukların okul kantinleri, büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olmaları gerekmektedir. Süt, ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir.

  • GÖZ TANSİYONU HAKKINDA BİLGİLER


    Her 100 kişiden birinin sorunu olan göz tansiyonu ya da glokom, tüm körlüklerin de yüzde 5'inden sorumlu tutuluyor. Yıllarca hiç belirti vermeden ilerleyen glokomun bebekler açısından risk oluşturduğuna işaret edilmektedir.  1 yaş altındaki tüm bebeklerin kontrolden geçirilmesi önerilmektedir.
    Türkiye'deki istatistikler net olarak bilinmemekle birlikte 40 yaş üzeri her 100 kişiden 1'inde göz tansiyonu saptanmaktadır. Aynı zamanda tüm körlüklerin yaklaşık yüzde 30-35'inden göz tansiyonu sorumludur.
    Glokom her yaşta görülebilir, ancak 40 yaş üzerinde daha sık tesbit edilmekte ve yaşın ilerlemesi ile birlikte hastalığın görülme oranı artmaktadır.
    Göz tansiyonu yüksekliği, doğumsal olarak görülebilir. Konjenital glokom olarak tanımladığımız bu hastalık hemen doğumdan sonra, ya da bir süre geçtikten sonra ortaya çıkar. Bebeğin gözlerinin normalin üzerinde yaşarması ve ışıktan rahatsız olması hastalığın  ilk belirtileridir. Hastalık ilerledikçe artmış olan göz içi basıncının etkisi ile kornea dediğimiz gözün ön saydam kısmının çapında  artma olur ve göz normalden daha büyük görünür. Eğer hastalık hala tanınıp tedavi altına alınmamışsa giderek artan göz siniri hasarı sonucu körlük kaçınılmazdır. Bu yüzden 1 yaş altı bütün bebeklerin herhangi bir göz problemi olmasa dahi bir göz  doktorunun kontrolünden geçmesinde yarar var.
    Göz içindeki işlevlerin yapılabilmesi ve gözün normal sertliğinin korunabilmesi için özel bir sıvı salgılanır. Bu dinamik bir olaydır; yani sıvı bir taraftan salgılanırken, diğer taraftan da özel bir takım bölmelerden gözü terkeder. Eğer boşaltımın olduğu bu bölgelerde herhangi bir sebeple dışa akımda yavaşlama meydana gelirse göz tansiyonu giderek artar ve normalin üst sınırı olan 20 değerini aşar. Görme duyusunu beyine taşıyan sinir hücreleri belirli bir göz içi basıncı değerine kadar sağlıklı çalışmasını sürdürebilir.
    Eğer göz içi tansiyonu normal değerleri aşarsa sinir hücrelerinde kayıplar başlar. Her bir gözde 1 milyon 200 bin civarında hücre vardır. Bunların tamamı harap olduğunda ise körlük gelişir. Tabii bütün bu olayların gelişmesi için belirli bir süreye ihtiyaç vardır. Bu sürenin uzunluğu ise hastalığın ani mi, yoksa yavaş mı başladığına, göz içi basıncının ne kadar yükseldiğine ve hastadaki damar sertliği gibi göz sinirinin beslenmesini bozan sistemik problemler olup olmamasına göre değişir.
    Göz tansiyonu, ani olarak yükseldiğinde oldukça çarpıcı belirtilerle karşımıza çıkar. Gözde ve göz arkasına yayılan şiddetli, delici tarzda bir ağrı, bunun yanında görme bulanıklığı, cisimlerin etrafında renkli haleler görme, bulantı ve kusma en belirgin şikayetlerdir. Bu hastalar şikayetlerinin ağırlığına rağmen daha şanslı hastalık grubunu oluştururlar. Çünkü, bu kadar ağır bir tablo oluştuğu için hastalar mutlaka bir hekime görüneceklerinden erken tanı konması söz konusu olacaktır. Ancak ani göz tansiyonu yükselmesi ile karşılaştığımız hasta sayısı tüm hastaların oldukça küçük bir bölümünü oluşturur. Asıl büyük grupta göz tansiyonu yavaş yavaş artar ve göz, bu artışa uyum sağlar, yani ağrı duyulmaz. Hastalık herhangi bir belirti vermeksizin yıllar boyu ilerlemeye devam eder. Belirtiler başladığında yani görmeme şikayeti ortaya çıktığında çoğunlukla geç kalınmıştır.
    Hastaların çok büyük bir çoğunluğunda son döneme kadar hiç bir bulgu yoktur. Bu yüzden pek çok hasta tesadüfen yakalanır. Muayene sırasında tansiyonun yüksek ölçülmesi, ya da göz sinirinde harabiyet tesbit edilmesi üzerine daha ileri tanı yöntemlerine başvurulur.  İlk basamakta yapılması gereken, bilgisayarlı görme alan muayenesidir. Bu test, gözdeki sinir hücrelerinin çeşitli ışık şiddetlerine olan hassasiyetini ölçen ve her bir gözün gördüğü toplam alanı belirleyen bir testtir. Hastalığın tesbitinde ve takibinde büyük önem taşır. Bilgisayarlı görme alanı dışında ayrıntılı ve tabii ki daha pahalı yöntemler de mevcuttur. Bunların en bilinenleri; ultrasonik metodlarla göz sinirine gelen kan akımının ölçülmesi ve özel görüntüleme yöntemleri yardımı ile gözdeki sinir tabakasının kalınlıklarının ölçülmesi yöntemleridir.
    Göz tansiyonunu tedavi ederken basamak şeklinde bir yol izlenir. Hastalık teşhis edildikten sonra elimizde mevcut olan pek çok ilaç seçeneğinden hastalığın tipine en uygun olanına başlanır ve hasta takibe alınır. Gerekli aralıklarla göz tansiyonu ve görme alanı ölçümleri yapılır. Gereğinde başka ilaçlar eklenir. Bunlara rağmen göz tansiyonu düşmez, görme alanı bulguları ilerlerse ameliyat kararı verilir. Ameliyat lazerle, ya da klasik yöntemle yapılır. Ameliyatın başarı oranı yüzde 80-90 arası değişmektedir. Basamak tedavisi, doğumsal göz tansiyonu yüksekliğinde geçerli değildir. Bu hastalığın tedavisinde tek yol ameliyattır ve ne yazık ki başarı şansı, büyüklerdeki kadar yüksek değildir.
    Halk arasındaki adı karasu olan glokom geri dönüşümü olmayan  bir hastalıktır. Tedavideki amaç, hastalığın yakalandığı evrede durdurulması ve daha fazla harabiyet oluşmasını engellemektir. Teşhis edilip tedavi altına alınmayan glokom, kalıcı körlükle sonuçlanır.

  • SKOLYOZ HAKKINDA BİLGİLER


    Normal omurga önden veya arkadan bakıldığında düzdür. Yine normal olarak yanlardan bakıldığında omurga göğüs bölgesinde, arkaya “kifoz” bel bölgesinde öne “lordoz” doğru eğimlidir. Skolyozda yukarıdan aşağıya bakıldığında tüm vertebralar sırt veya bel bölgesinde bir yöne doğru eğilmişlerdir. Omurganın merkezinden üstten aşağıya bakıldığında omurgaların bir kısmı bükülmüşlerdir. Bu da “genelde sağ” kaburgaların çıkınıtılı olması sonucunu doğurur. Skolyoz ailenin birden fazla üyesinde aynı veya farklı kuşaklarda ortaya çıkabilir. “skolyoz, çocuğun veya ailesinin yaptığı veya yapamadığı bir şey nedeni ile gelişemez” Kötü vücut postürü veya ağır çanta taşımak Skolyoza neden olmaz. Skolyoz genelde buluğ çağında ortaya çıkan bir omurga deformitesidir.
    Nasıl Fark Edilir?
    Skolyozun en çok görülen bulgularından birisi sağ tarafta belirginleşen kürek kemiği çıkıntısıdır. Bir omuz diğerinden daha yüksek olabilir ve çocuk bir tarafa eğilmeye eğilimlidir. Kalça kemikleri simetrik olmayabilir ve biri diğerinden daha yüksekmiş gibi görünür. Skolyozu bozuk duruş ile karıştırmamak gerekir. Sıklıkla skolyozun ilk belirtilerinden biri daha önce giyilebilen giysilerin vücuda tam oturmamasıdır. Bu kızlarda eteğin veya giysinin çizgilerinin asimetrik olması ile belirginleşir. En çarpıcı bulgulardan birisi skolyozlu bir çocuğun öne eğilmesi ile ortaya çıkan kaburga çıkıntısının ortaya çıkmasıdır.
    Skolyoz Çok Yaygın mıdır?
    Skolyoz araştırma topluluğuna göre her 10 buluğ çağındaki insandan 1 tanesi, herhangi bir derecede skolyoza sahiptir. Sadece A.B.D de 1 milyon skolyozlu çocuk var demektir. Bu çocuklar aşağı yukarı dörtte biri (veya %2 - %3) tıbbi tedaviye ihtiyaç duyar. Bu tedavi çocuğun yaşı, eğikliğin derecesine göre korse ve egzersizlerle takipten ameliyat olma yoluna gider. Bazı skolyoz vakalarında eğikliğin derecesi o kadar hafif olabilir ki, tedavi hiçbir zaman gerekli olmayabilir. Hafif skolyozun erkeklerdeki sıklığın neredeyse kızlardaki kadardır. Ancak ciddi eğrilikler kızlarda erkeklerdekinden 5-8 kat daha fazladır. Tüm dünyada yürütülen çalışmalar oluşumunda gerçekten ırksal veya etnik duldan bir fark olmadığı ortaya konmuştur.
    Skolyoz Tedavi Edilebilir mi?
    Şu anda ne skolyoz başlangıcını önleyecek ne de skolyozu cerrahi olmayan yöntemlerle tedavi edilebilecek bir yöntem mevcut değil. Skolyoz tespit edildiğinde doktor hastayı değerlendirme ve tedavi için ortopedik spinal cerrah göndermelidir. Böylelikle hasta ayakta çekilen omurga röntgeni ve periodik kontrol muayeneleri şeklinde takibe alınır. Eğer skolyoz erken teşhis edilirse büyük eğilimler bile Breyslerle önlenebilir. Ciddi eğimler cerrahi gerektirebilir.
    Yetişkin Skolyozu :
    Yetişkinde, skolyoz hafif ise bu durum değişmeden kalabilir veya yıllar içinde çok yavaş ilerleyerek ciddi problemlere yol açmaz. Buna rağmen bazı kişilerde belirgin değişiklikler oluşabilir. Çok ciddi vakalarda solunumda bir problem olabilir. Eğimin büyüklüğü artarak ağrı yapabilir. Ve fonksiyonları engelleyebilir. Osteoporoz (kemiklerin zayıflaması) ilerleyen yaşla beraber hafif bir eğimin belirginleşmesine yol açabilir. Skolyozlu hastalarda osteoporozun tedavi edilmesi özellikle önemlidir. Yetişkinlerdeki skolyoz buluğ çağında tedavi edilmemiş bir eğimin devamı olacağı gibi, yaşla beraber gelişen dejenerasyon sonucu da olabilir.
    Skolyozun Değişik Tipleri Var mıdır?
    Skolyozun pek çok nedeni vardır. Hastaların %80-85’inde idiopatik tip skolyoz mevcuttur. İdiopatik kelimesinin anlamı belirli bilinen bir nedeni olmayışıdır. İdiopatik skolyoz sıklıkla aileseldir. Ve genetik (kalıtsal) faktörlere bağlı gibi gözükmektedir. Asıl anlamadığımız, eğimin gelişmesini tetikleyen faktörlerdir. Diğer bir deyişle neden bazı eğimler hızla ilerler de bazıları yavaş ilerler. Skolyoz tam anlamıyla sağlıklı çocuklarda gelişebileceği gibi, beyin felçli (serebral palsi) kas hastalıklı, çocuk felçli, çocuklarda oluşabilir. Doğumsal omurga anormallikleri ve bağ dokusu hastalıkları da sebepler arasındadır. Mongolizm (Down) sendromu da sebepler arasındadır. Skolyozun nedenini erken teşhis, uygun tedaviye yardımcı olabilir.
    Buluğ çağında skolyoz ağrı yapmaz ve tespit edilmesi zordur ve skolyozun fark edilmesinden birkaç yıl önce başlamış olabilir. Skolyozun tespitindeki en kolay yollardan biri öne eğilme muayenesidir. Çocuğun omurgasını büyüme tamamlanıncaya kadar düzenli olarak kontrol etmelidir. Çünkü skolyoz  buluğ çağ içindeki herhangi bir zaman diliminde ortaya çıkabilir.
     
    Skolyozun Erken Tesbiti İçin Basit Ev Testi :
    Evet       Hayır
    Bir omuz diğerinden yukarıda mı?                        
    Kürek kemiklerinden biri diğerinden belirgin mi?                        
    Kalça kemiklerinde asimetri var mı?                    
    Kollar yavaşça öne sarkıtıldığında, bir taraf diğer tarafla karşılaştırıldığında kol ve vücut arasında daha fazla mesafe mi mevcut?
    Çocukta abartılı bir artmış bel öne eğimi mevcut mu?                
    Çocukta abartılı bir sırt kamburu mevcut mu?                 
    Belin bir tarafında diğer tarafa nazaran daha büyük bir doku kıvrımı mevcut mu?
    Çocuk bir tarafa doğru eğik mi görülüyor?                        
    Çocuğu muayene ederken diz seviyesinde ellerin ve avuç içlerinin birbirine değecek şekilde kolların gevşekçe yanlara sarkmasını sağla. Bu pozisyonda iken;· Kaburgalarda bir çıkıntı var mı?
    Kalçada veya belde bir asimetri var mı?
     
    Eğer bir tane bile evet yanıtı var ise veya çocuğun ağabeyi, kız kardeşi, ailesi veya diğer yakın akrabalarından bir tanesinde skolyoz mevcutsa aile doktorunuz veya ortopedistiniz ile görüşün.
    Normal : Üst ve alt sırt her iki tarafta eşit ve simetrik.
    Muhtemel Skolyoz : Üst ve alt sırt veya her ikisinin birden asimetrisi.
    Ayrıca Kifozda (Kanburluk) araştırılmalı.
    Normal : Düzgün, simetrik, sırt kavsı.
    Muhtemel Kifoz : (Aşırı Kamburluk) Muhtemel sırt kavsinin olmayışı ile beraber omuzların belirginleşmesi ve kamburluk
    Skolyoz Araştırması : Eğer bir veya daha fazla fiziksel özellik skolyoz veya kifoz düşündürüyorsa profesyonel kişiler ile görüşmeli

  • EMZİRME TEKNİKLERİ


    Memenizi başparmak tepede ve dört parmak aşağıda J şeklinde tutarak destekleyin. Parmaklarınız areolanın gerisinde olmalıdır. İlk günlerde ya da göğüsler çok büyük ise tüm emzirme boyunca desteklemek gerekebilir.

    Meme ucunuza bir damla süt çıkarın ve meme ucunu kullanarak bebeğin dudaklarına, ağız kenarına dokunun böylece bebeğinizin ağzını genişçe açmasını sağlayın.

    Bebeğinizi tüm vücudu size dönük olarak tutun. Bebeğiniz meme başı ile birlikte olabildiğince areolayı ağzının içine alacaktır. Bebek sadece meme ucunu almamalıdır.

    Bebeğin dilinin alttan meme ucunu kavradığını ve dudaklarının dışarıya doğru kavradığını kontrol edin. Eğer alt çenenin yeterli açılmadığını fark ederseniz çeneye hafifçe bastırın ve açılmasını, alt dudağın da dışarıya dönmesini sağlayın. Bebeğin çenesi memeye değecektir.

    Bebeğinizin ileri geri çene hareketlerini gözleyin ve arada yutma seslerini takip edin. Bebeğin burnu ve çenesi memeye değebilir. Emzirmek canınızı acıtmamalıdır. Eğer acı duyarsanız bebek büyük ihtimalle yanlış kavramıştır bebeği nazikçe memeden ayırın ve tekrar deneyin. Bebeğinizi memeden ayırırken küçük parmağınızı yavaşça ağzının kenarından içine sokun bebeğiniz parmağınızı emerken memeden ayırın.

     

    Emzirirken Bebeğimi Nasıl Tutmalıyım?

    Bebeğinizi emzirmek için değişik şekillerde kucaklayabilirsiniz. Burada dikkat edeceğiniz durum bebeğin ağzı memeye yakın olmalı bebek memeye uzanmak için fazla çaba harcamamalı ve bütün vücudu aynı düzlemde ve size dönük olmalıdır. Bunlara dikkat ederseniz bebeğinizin memeyi tam ve doğru kavraması çok kolaylaşacaktır. Kolunuzu, dirseğinizi destek yapabilir ve kendinizin ya da bebeğinizin yanlarına yastık yada minder koyabilirsiniz.

     

    1. Kucaklama :  Pek çok anne için rahattır ve en sık uygulanır. Kucakladığınız kol tarafındaki memeyi emer

     

    2. Ters Kucaklama :  Prematüre yada kavramada güçlük çeken bebekler için uygundur. Emzirdiğiniz memenin tersi kolunuzla bebeği kavrayın diğer elinizle başa ya da memeye destek olun

     

    3. Koltuk Altı :  İkizlerde, büyük göğüslü annelerde, düz-çökük meme başı yada kavrama güçlüğünde uygundur. Emzireceğiniz göğsün olduğu koltuk altına doğru bebeğinizi uzatın

     

     

    4. Yatarak:  Sezaryen doğum, problemli vajinal doğum sonrası yorgun anneye dinlenme ve emzirme sağlar. Bebeğin yüzü ve bedeni size dönük olmalıdır.

     

                                                     EMZİRMEYE BAŞLAMA

    Bebek emmeye başladığında “gerilme hissi” normaldir ancak eğer emzirme acı veriyorsa bebek doğru konumlanmamış demektir. Böyleyse durun ve bebeği göğüsten ayırın yeniden başlayın.

    Bebeği göğüsten çekerek çıkarmayın, onun yerine ağzının köşesine köşesinden küçük parmağınızı damakların arasına sokup nazikçe çıkarın.

    Bebeğin her emmeden sonra geğirmesi gerekebilir. Bunun için onu ayağa kaldırın ya da omzunuza yaslayın ve sırtını ovalayın ya da vurun. Her bebek geğirecek diye bir şey yoktur o yüzden endişelenmeyin.

    BEBEĞİ MEMEDEN AYIRMA

    Bebek emmeye başladığında “gerilme hissi” normaldir ancak eğer emzirme acı veriyorsa bebek doğru konumlanmamış demektir. Böyleyse durun ve bebeği göğüsten ayırın yeniden başlayın.

    Bebeği göğüsten çekerek çıkarmayın, onun yerine ağzının köşesine köşesinden küçük parmağınızı damakların arasına sokup nazikçe çıkarın.

    Bebeğin her emmeden sonra geğirmesi gerekebilir. Bunun için onu ayağa kaldırın ya da omzunuza yaslayın ve sırtını ovalayın ya da vurun. Her bebek geğirecek diye bir şey yoktur o yüzden endişelenmeyin.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     


  • BEBEĞİN ALTI NASIL DEĞİŞTİRİLİR


    HAZIRLIK

    Bezi değiştirmeden önce, ihtiyacınız olan her şeyin bir kol mesafesinde olduğundan emin olun. Bunlar; temiz bir bez, bebek mendilleri ve bebek kremi.

    ELLERİNİZİ YIKAYIN. Bebeği altını değiştireceği yer yatırın. Eğer huysuzluk ederse ninni söyleyin ya da en sevdiği bir oyuncağı verin.

    Bebeğin altını soyun ve alt bezini çıkarın. Bezin ön tarafını dışkıyı silmek için kullanın. Kirli bezi torbaya koymadan önce sıkıcı sarın.

     

     

    TEMİZLİK VE KREMLEME

    Bebeğin altını mendillerle yumuşak şekilde temizleyin. Kıvrımların temizlendiğinden emin olun ancak bebeğin arasını temizlemeye kalkmayın. Benzer şekilde erkeklerin sünnet derisi asla geriye itilmemelidir.

    Bebeğin altının arkasını temizlemek için ayaklarını parmaklarınızla bileklerinden kavrayıp hafifçe yukarı kaldırın. Kızların önden arkaya doğru temizlenmesi enfeksiyonlar için daha güvenlidir.

    Bebeklerin isilik olmaması için krem kullanın.

     

     

    YENİ BEZ TAKILMASI

    Temiz bir bez açın, yan bantların öne doğru olduğundan emin olun. Bebeği ayak bileklerinden kavrayıp bezi altına itin. Ön tarafı üstüne kapatıp, bebeğin belinde sıkıca sabitleyin.

    Bebeği giydirip beşiğinde ya da karyolasında güvenli hale getirdikten sonra eski bezi atın. Bebeğin yüzüne ya da ellerine dokunmadan önce ellerinizi iyice yıkayın.